Bir spor sezonunun daha sonuna yaklaşmaktayız artık. Tüm branşların liglerinde, kupalarda son maçlar, Play-Off mücadeleleri yapılmakta. Ne mutlu bize ki Fenerbahçemiz yer aldığı her branşta şampiyonluk için yarışıyor ve bizler de salonlardan çıkıp statlara koşuyoruz. Bu yarışların ilki erkekler voleybol liginde noktalandı ve Fenerbahçe erkek voleybol takımı final serisinde Ziraat Bankası’nı 3–0 geçerek şampiyonluğa ulaştı.
Majör branşlar olarak adlandırabileceğimiz futbol, basketbol ve voleyboldaki 5 takımımızın en geri planda kalanıydı erkek voleybol takımımız. Sezon boyunca ilgimizi en az çeken, salonlarda en yalnız bıraktığımız takımdı. Son iki sezon ligde final serisi oynayıp birinde şampiyon olmuşlardı oysaki. Sarı Melekler’in müthiş başarısının erkek meslektaşlarını gölgede bırakması da bir diğer etkendi belki de. Öte yandan otoriteler de pek şans vermiyorlardı takımımıza. Kadrodaki üç yabancıdan ikisi değişmiş, oynayan ve yedek oyuncuların arasına yeni isimler eklenerek yepyeni bir yüz kazanmıştı Fenerbahçe. Antrenör Demeter’in yedek oyunculara şans vermeyerek maçlarını sadece yedi oyuncuyla götürmesi ve geçtiğimiz sezon final serisinin 2–0 öndeyken Arslan’ın sakatlanmasıyla 3-2’ye gelip şampiyonluğun kaybedilmesi, Fenerbahçe’yi olası sakatlıklara karşı dirençsiz hale getiriyor ve şampiyonluk hakkındaki soru işaretlerini artırıyordu.
Tüm bu faktörlerin ışığında sezon otoritelerin beklentilerinden uzak, Fenerbahçeli sporcuların ise tam istediği gibi geçiyordu. Filenin Efendileri inanmıştı. Sezon içerisinde performans anlamında birçok dalgalanma gösterdiler. Hatta dalgalanmalar aynı maç içerisinde de göze çarptı. Bir set hiçbir varlık gösteremeyen oyuncular diğerinde müthiş bir ruhla formalarını ıslatıyorlardı. Sezon sonu yaklaştıkça mücadele güçleri ve oyun kaliteleri iyice yükseldi ve normal sezonu lider tamamlamalarının ardından Play-Off da kendilerinden çok daha yüksek bütçeli müessese ve belediye takımlarını geride bırakmayı başardılar.
Bu yılın altın branşı olmayı çoktan hak eden voleybolda bayanlarımızın başarısını Acıbadem’in sponsorluğunda artan bütçeye ve yükselen kaliteye bağladık. Erkeklerde ise şampiyonluğu getiren en büyük etken “ruh”tu. Kaptan Arslan ve yetişmesini Fenerbahçe altyapısında tamamlamış genç Emre başta olmak üzere Coskovic ve Divis gibi formanın hakkını veren yabancılarla bütünleşen Fenerbahçe, hemen hemen her maçı yalnızca yedi oyuncuyla oynamasına rağmen yorgunluğa ve sakatlıklara meydan okuyarak yüksek bir ruhla kupaya uzanmasını bildi. Final serisinde ayağından sakatlık geçirdiği halde takımını yalnız bırakmayan Emre Batur şampiyonluğun ardından “Ayağım kopsaydı bile Fenerbahçe için bugün sahada olurdum.” diyordu. Sezon içerisinde birçok maçta durgun tavırlarıyla bizleri kızdıran Gardner ise biz taraftarları övüyor ve “Onları salonda böyle görünce bu işi bugün bitirip şampiyon olmamız gerektiğini hissettik. Fenerbahçe taraftarlarını çok seviyorum. Harikalar!” diye haykırıyordu mikrofonlara. Yerlisiyle yabancısıyla tek vücut olmuş takım, kendisini destekleyen taraftarıyla bütünleşmiş, Fenerbahçelilik ruhuyla mücadele etmiş, savaşmış ve şampiyonluk kupasını kazanmıştı artık.
Fenerbahçeli voleybolcular bir noktayı bir kez daha ispat ediyor; adeta tüm Türkiye’nin gözleri önüne seriyordu: Çubuklu formayı giyenler yüksek bir ruhla mücadele edip arma için savaşırlarsa önlerinde kimse duramazdı.
Duyumlardan ve dedikodulardan anlaşıldığı kadarıyla erkek voleybol takımımıza da Acıbadem gibi bir sponsor gelecek. Bu demek oluyor ki kalite artacak, hedefler büyüyecek. Sarı Melekler’in gösterdiği başarılar Filenin Efendileri’nden de beklenecek. Başarı gelir ya da gelmez ama taraftar inanıyor ki Avrupa kulvarında da takımdaki Fenerbahçelilik ruhu aynen devam edecek. Bütün bu güzelliklerin arasında devam etmemesi gereken bir şey var ki, o da bizlerin ilgisizliği. Fenerbahçelilik gün geçtikçe zorlaşan bir hal aldı. Fenerbahçe’ye gönül veren bizler her gün bir başka branşta bir başka heyecan yaşıyoruz. Bu tatlı zorluk önümüzdeki yıl erkekler voleybol şampiyonlar ligi müsabakalarıyla bir kat daha artacak. Ümit ediyorum ki şampiyonlara daha fazla destek verip, salonlarımızın tribünlerini boş bırakmayacağız.
Yazımı sonlandırırken benim ve öyle inanıyorum ki tüm Fenerbahçelilerin aklında bulunan hedeften bahsetmek istiyorum: Yazının başında bahsettiğim üç majör branştaki beş takımımızın şampiyonluğu. Erkek voleybolda hesabı kapattık. Geriye kaldı dört lig şampiyonluğu hedefi. Dünya çapında bir başarı olacaktır bu. Neden “en büyük spor kulübü” olduğumuzun apaçık kanıtı olacaktır. Bizlere düşen hep birlikte, bilinçli bir şekilde takımlarımızı desteklemek; uygun olduğumuz sürece her kulvarda tribünlerde itici güç olmak ve bu tarihe geçecek başarı için inanarak yüreğini ortaya koymaktır.
Umarım yaklaşık 1,5 ay sonra tüm 1907 ÜNİFEB ve Fenerbahçe camiası olarak geride kalan “efsane sezon”un coşkusunu yaşıyor oluruz.
Bir kez daha Filenin Efendileri’ne teşekkür ediyoruz. Ellerinize sağlık!
Eray Şen
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği