SARP AKKAYA RÖPORTAJI
Fenerbahçeli kimliğiyle her zaman ön plana çıkmayı başaran ünlü oyuncu Sarp Akkaya ile oldukça keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Fenerbahçeliliğinden, çocukluk ve gençlik anılarına; Ülker Sports Arena’da yaptığı evlilik teklifinden, oyunculuk yaşamına birçok konuda bizimle konuşan Sarp Bey’e bize değerli vaktini ayırdığı için teşekkür ederiz.
1907 ÜNİFEB: Nasıl Fenerbahçeli oldunuz?
Sarp Akkaya: Ben kelimenin tam anlamıyla Fenerbahçeli doğdum. Babam Fenerbahçeli, annem Fenerbahçeli. Büyükbabam, dedem Fenerbahçeli. Bizim ailede bir gelenek yani. Pek benim seçimim olmadı, ben Fenerbahçe’ye doğdum aslında. İyi ki de Fenerbahçeli olmuşum zaten, bundan dolayı çok mutluyum.
1907 ÜNİFEB: İlk gittiğiniz maçı hatırlıyor musunuz?
Sarp Akkaya: Yanılmıyorsam Karabük’le oynadığımız bir iç saha maçıydı. Demir Hotiç’in bir golü vardı, attığı tek goldü belki de o. Ayağını yere vurarak atmıştı. O maçı 1-0 yenmiştik. Tam senesini hatırlamıyorum ama üzerinden en az 20 yıl geçmiştir.
1907 ÜNİFEB: Hiç deplasman maçına gittiniz mi?
Sarp Akkaya: Ne yazık ki gitmedim, hiç kısmet olmadı. Ama çok merak ediyorum deplasman maçlarını, başka bir kafa olduğunu çok iyi biliyorum giden arkadaşlarımdan. Bir gün sizinle beraber bir deplasman maçına gitmeyi çok isterim, özellikle İstanbul’a yakın bir deplasmanımız olursa. Eskişehir olabilir, ki Eskişehir zor deplasmanlardan biridir.
1907 ÜNİFEB: Her Fenerbahçelinin unutamadığı bir futbolcu vardır. Sizde de yeri ayrı olan böyle bir futbolcu var mı?
Sarp Akkaya: Benim için bu isim tartışmasız Alex’tir.
1907 ÜNİFEB: Alex’in sizin için farklı olmasının sebebi nedir peki?
Sarp Akkaya: Benim için bu kadar özel olmasının sebebi en başta Fenerbahçe için verdiği emektir. İkinci olarak karakteri, sportif başarısının yanı sıra fair-play’e uygun hareketleri, sporculuğu, ahlakı, Fenerbahçe’ye olan aşkı benim için işte heykeli dikilesi adam dedirten özellikleridir. Nitekim Yoğurtçu Parkı’na diktik heykelini.
Alex’in yanı sıra Volkan Demirel de benim için önemli bir futbolcudur. Soma’daki işçilerin borçlarını ödediği için bende ayrı bir yeri vardır. O dönem Fenerbahçe Spor Kulübü de bu konuyla yakından ilgilenmişti.
1907 ÜNİFEB: Peki çocukluk, gençlik dönemlerinizde oynamış unutamadığınız bir futbolcu var mı?
Sarp Akkaya: Geçmişten futbolcu Aykut Kocaman’a büyük sempatim vardır. Sağ olsun ben Samandıra’ya gittiğimde beni ağırlamıştı, sohbet etmiştik. Yine davet etmişti, taraftarsınız siz demişti. O yüzden benim için özel bir adamdır o da.
1907 ÜNiFEB: Futbolcu Aykut Kocaman diye vurguladınız. Alex’in takımdan gidişiyle ilgili kendisine bir kırgınlığınız var mı?
Sarp Akkaya: Aykut Kocaman’a herhangi bir kırgınlığım yok. O onun takdiri, öyle düşünmüştür. O bir teknik adam ötekiyse futbolcu. Arada bir gönül bağının dışında teknik başka işler var. O adam ben böyle bir orta saha istemiyorum diyor ve gönderiyor. Onun inisiyatifidir. Alex’in gitmesinin sebeplerinden biridir diye Aykut Kocaman’a küsecek değilim açıkçası. İzlemeyenler Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’ye sadece teknik direktör olduğu dönemi gördükleri için önemini tam olarak kavrayamıyorlar bence. Çok büyük futbolcuydu, keza Oğuz Çetin de öyleydi.
1907 ÜNİFEB: Çocukluğunuza dair Fenerbahçe’yla alakalı hiç unutamadığınız bir anınız var mı?
Sarp Akkaya: Tabii ki. Yanılmıyorsam 1986 yılında bir kaset çıkarmıştı Fenerbahçe, içinde marşlarımızın olduğu. Babam da evde özellikle Pazar günleri hep çalardı onu. Pazar günü gelse de marş dinlesem diye beklerdim. Onu hiç unutmam.
Bir de halam Beşiktaşlıydı. Ama ikiz kardeşim Kaya’yla bana Fenerbahçe forması almıştı. Forma yündü ve bir yaz günüydü. Ter içindeydim ama yine de formayı çıkarmıyordum. Onu da asla unutamam.
1907 ÜNİFEB: Bildiğiniz gibi Erkek Basketbol Takımımız 3.kez arka arkaya Final Four’a kaldı. Bu başarı ve takımımız hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Sarp Akkaya: Fenerbahçe’nin bir futbol kulübü olmaktan ziyade bir spor kulübü olduğunu ortaya koyan işler bunlar. Kadın Voleybol, Erkek Voleybol, Kadın Basketbol ve Erkek Basketbol branşlarındaki başarılarımız ortada. Bununla gurur duyuyoruz. Basketbola olan ilgi Fenerbahçe’yle beraber iyice artmaya başladı. Tribünler hep dolu, yer bulmakta zorlanıyoruz. Final Four’a yer bulmak zaten imkansıza yakın. Geçen seneki CSKA Moskova maçında bana sorarsanız hakeme yenildik. Bas bas bağırıyordu herkes zaten, her şey ortadaydı yani. Yine aynı hakem Final Four’a verilmiş galiba ama inşallah bizim maçı vermezler. Skandal kararlara imza attı çünkü geçen sene. Hakkımız açıkça yendi. Ama bu sene şampiyonluğu alacağız inşallah. Alamazsak da oturup ağlamam yani, 3 sene üst üste buralarda olmak, final oynamak da büyük başarılar. Dünyaca ünlü ve başarılı bir hocamız var. Obradovic bu takımın başında olduğu için oyuncular böyle oynuyorlar, bunu unutmamak lazım. Oyuncular da bunu her fırsatta dile getiriyorlar zaten. Kıymetini bilmek lazım bu insanların. Hepsine teşekkür ediyoruz bize keyifli, güzel anlar yaşattıkları için.
1907 ÜNİFEB: Ülker Sports Arena’daki maçlara geldiğinizi biliyoruz. Nasıl bir atmosfer oluşuyor sizce salonda?
Sarp Akkaya: Çok sık gelemedim Ülker Sports Arena’ya ama önümüzdeki sezon kombine alacağım. Kıvanç Kasabalı&Sedef Avcı çifti maçlara sürekli giden arkadaşlarım. Oradaki atmosferi anlata anlata bitiremiyorlar. Ben de heyecanlanıyorum, o yüzden onların yanından bir kombine alıp önümüzdeki sezon gidebildiğim her maça gitmeyi istiyorum.
1907 ÜNİFEB: 23 Şubat’ta oynanan Fenerbahçe – Olympiakos maçında sevgiliniz Sinem Yalçınkaya’ya evlilik teklif etmiştiniz. Bu fikir aklınıza nereden geldi?
Sarp Akkaya: İkisine de aşığım, o yüzden herhalde. Yani çok seviyorum Fenerbahçe’yi de; sevgilimi de, müstakbel eşimi de. Sürpriz olmasını istiyordum, orada güzel olacağını düşündüm. Sağ olsun kulüp yetkilileri ve salon yönetimi de müsade ettiler. Böyle bir güzelliği bana yaşattılar. Ayrıca teşekkür ederim onun için de.
1907 ÜNİFEB: Tribünlerde duyduğunuz ve en çok sevdiğiniz Fenerbahçe bestesi hangisi?
Sarp Akkaya: Çok var aslında hangisini seçsem bilemiyorum. Ama Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe Yıkılmaz bestesi benim için özeldir mesela. Son yıllarda en sevdiğim beste o. Mihriban’ı da çok severim bu arada.
1907 ÜNİFEB: Maçları nerede izliyorsunuz?
Sarp Akkaya: Tribüne artık pek sık gidemiyorum. Maçları genelde arkadaşlarımda veya kendi evimde seyrediyorum. Şimdi şu yeni açılan Okul Açık’a gidiyorum ama. Galatasaray derbisinin önünden geçtim, müthiş gözüküyordu. Zaten 1500 kişi varmış. Sonra bir Türkiye Kupası maçında bir arkadaşımla gittim. Şansımıza maçı açık kanal verdiğinden kimse gelmedi. Ama isabet oldu, oranın ortamını görmüş oldum. İşletmecileriyle tanıştım, arkadaş edinmiş oldum yani. Sonra Beşiktaş maçında yine önünden geçtim yine tıklım tıklımdı. Orada izlemek oldukça keyifli oluyor.
1907 ÜNİFEB: Bazı oyuncuların oynadığı karakterler belli bir takım taraftarlığıyla ön plana çıkıyorlar. Sizin oynadığınız Fenerbahçeli bir karakter hiç olmadı. Böyle bir karakteri oynamak ister miydiniz?
Sarp Akkaya: Böyle bir karakteri oynamadım ama buna benzer bir şey yaşadım. Suskunlar dizisinin ikinci bölümünde ilk kez benim çalıştığım oto yıkama yerini görecektik. Henüz çekim yapılmamıştı orada. Birinci bölümümüzü Ömür Turagay isimli yönetmen arkadaşımız çekti. İkinci bölüm Fenerbahçeli olmayan Çağatay Tosun tarafından çekildi. Ben sete gittiğim zaman oto yıkamanın içine girdiğimde başka bir kulübün boyaları, bayrakları, atkıları dört bir tarafı süslemişti. Bunun niye böyle olduğunu sorduğumda “Bu karakter bu takımı tutsun.” demişti. Ben de öyle bir şeyin olmayacağını, bu şekilde çekim yapılamayacağını söyledim. Onları kazıdılar oradan, tek tek çıkardılar. Çekimi sonra yaptık.
1907 ÜNİFEB: Konservatuar mezunu olduğunuzu biliyoruz. Her zaman oyuncu olmak mı istemiştiniz?
Sarp Akkaya: Evet, hayalimde her zaman oyunculuk vardı. Ablam da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı mezunudur. Ona özenerek oyuncu olmayı istiyordum. Ablam konservatuara girdiğinde 6-7 yaşlarındaydım. O yaşlardan beri ablamın yanında dolanırdım, okuluna giderdim, bakardım koca koca adamlar, kadınlar oyun oynuyorlar. Sınavları bile oyun. Ne güzel iş dedim, sonra oyunculuğa taktım kafayı. Çalıştım, okulu bitirdim, oldu ve işimi yapabiliyorum çok şükür.
1907 ÜNİFEB: Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Sarp Akkaya: Enstrümanist olmayı isterdim. Bir enstrümanı çok iyi çalabilmeyi isterdim.
1907 ÜNİFEB: İçinde bulunmaktan en çok keyif aldığınız yapım hangisiydi?
Sarp Akkaya: Hepsinde büyük keyif aldım. Ama Suskunlar’ın yeri bende hep ayrıdır. Benim için özeldir. O dizinin çocuk istismarına dokunuyor olması beni ilgilendiriyor. O yüzden benim için önemli, çocuk benim için önemli. Yatırımın her zaman çocuğa, çocuk eğitimine yapılması gerektiğini düşünen bir adamım. Çocuklar ve gençler diyeyim hatta, o yüzden sizinle buradayım. O yüzden Ünifeb benim için önemli zaten. O yüzden Suskunlar benim için çok kıymetli bir işti. Bana çok şey öğretti.
1907 ÜNİFEB: Ezel dizisi ve Tevfik karakteri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sarp Akkaya: O benim ilk göz ağrım. Oynadığım ilk dizi değil ama beni tanıtan ilk iş. O sebeple çok özendiğim, herkesin çok özendiği bir işti. Kenan İmirzalıoğlu, Barış Falay, Yiğit Özşener müthiş oyuncular zaten. Bana da müsaade ettiler. Hem profesyoneller, hem iyi niyetliler. Hem de benim daha iyi oynamam için oynarken ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Onlara çok teşekkür etmem lazım. Yönetmeni, yazarı; Kerem Deren, Uluç Bayraktar. Onların emeği çok fazla tabii ki. Ezel Türkiye için de çok özel bir işti. Ben bugün o kalitede bir iş göremiyorum açıkçası. En çok şey öğrendiğim kişiyse Tuncel Kurtiz’di belki de. Sadece oyunculukla ilgili değil insan olmakla, hak ve adaletle ilgili şeyleri de birlik olmanın her zaman bize bir şeyler kazandıracağını da ondan öğrendim. Hayatımda gördüğüm en yaşlı serseriydi o. Müthiş bir adamdı.
Tevfik karakterini oynarken zorlandığım anlar oldu. Mesela bir flashback’te kardeşini vurma sahnesi vardı. Orada biraz zorlanmıştım. İşe başlarken nereye doğru şekilleneceğini bilmiyordum ben Tevfik karakterinin. Sonra Kerem Deren işin içindeyken anlattıkça ortaya bir Tefo çıktı. Tefo’nun isim babası da Barış Falay’dır aslında. Sette bir kere Tefo dedi, o sonra kaldı öyle sağ olsun. Çok severim kendisini de, müthiş bir aktördür.
1907 ÜNİFEB: Oyunculuk yaparken konsantre olmayı nasıl başarırsınız? Bunun için kendinize has yöntemleriniz var mı?
Sarp Akkaya: Konsantre olmanın bin tane falan metodu vardır belki. Herkes kendine uygun olanını seçer ve uygular. Ben sadece o an orada olmaya odaklanırım. Kendime en çok dediğim şey “Ben olsam”dır. Tevfik için de Bilal için de yaptıkları her eylem için ben olsam derim ve verdiğim cevaba göre oynarım. Çalışırken beni en çok bu tetikliyor galiba.
1907 ÜNİFEB: Sarp Bey, bu röportajda bizimle beraber olup vaktinizi ayırdığınız için size çok teşekkür ederiz.
Sarp Akkaya: Ben teşekkür ederim kalkıp geldiğiniz için. Sizinle burada bulunmak benim için büyük bir keyifti.
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği