5 Ekim 2012. Melih Pehlivan ile oturuyoruz, kendisi ev arkadaşım olur. Spor haberlerine bakıyoruz. Beşiktaş maçı öncesi. Galeriden resimlere bakıyorum. Sarı ürünlü bir grup arkadaşımın dikkatini çekiyor. Kim olduklarını soruyor. Bende 1907 ÜNİFEB diyorum. Maçlardan hatırlıyorum onları. Bursaspor deplasman maçlarında gördüğüm ürünlülerdi. Bildiklerimi anlatıyorum arkadaşıma. Üniversitelerde yapılanan bir oluşum diyorum. İşte o an kafamızın içinde sorular beliriyor, bizimki “Neden biz de bu oluşumun dışında duruyoruz?” diyor. Ve foruma üye oluyoruz.
8 Ekim 2012. Foruma üyeliğimiz aktifleşiyor. “Merhaba. Biz Adıyaman Üniversitesi’nde Fenerbahçe’ye gönül veren arkadaşlar olarak 1907 ÜNİFEB Adıyaman Üniversitesini kurmak istiyoruz. Üye üniversite olmak için neler yapmamız gerektiğini öğrenmek ve dostluğunuza bizde katılmak istiyoruz. Bizlere yardımcı olursanız seviniriz. “İlk mesajımızı arkadaşım yazıyor. İlkler unutulmaz. “Hayır bu olmadı sil tekrar yaz, hayır şu kelime hoş değil çıkar onu, bak böyle yazarsan daha mantıklı olur bence.” gibi denemeler sonucu “enter” tuşuna tıklıyoruz. Tahmin edersiniz ki çok safız.
Bir üst sınıfımızda Fenerbahçe’li olduklarını bildiğim birkaç kişi var. Gökhan Ateş ve Emrah Baş. Halı saha maçında üstlerinde forma varken hatırlıyorum. Ortak bir arkadaş yoluyla telefon numaralarını buluyoruz. “Sizinle konuşmak istediğimiz bir konu var ama telefonda anlatamam. Sadece konu Fenerbahçe diyebilirim.” Anahtar kelimeyi bulmuştum, FENERBAHÇE. “Tabi ki kardeşim buyrun gelin.” diyor. Ev adresini tarif ediyor bize. Evlerine gittiğimizde balkona bir masa atmışlar, okey oynuyorlar. Ev yapımı nargileyi de unutmamak lazım. Çok sıcak karşılıyorlar bizi. Çaylarımız geldikten sonra anlatmaya başlıyorum. Tabi oraya gitmeden önce iyice araştırıyoruz. Yeni tanışmışlığın verdiği çekingenlikle kelimeleri çok dikkatli seçiyorum. Anlatırken kısık sesle anlatmaya özen gösteriyorum. Yanlış bir şey yapmamak için çaba sarf ediyorum. Hiç beklemediğim bir şekilde mutlu oluyorlar. Biz de sizinleyiz diyorlar.
Ertesi gün SKS’ye topluluk için müracaat ediyoruz. İlk olarak bunu hedef seçiyoruz kendimize. Daha sonra tanıdığımız bütün Fenerbahçeli arkadaşlarımızı arayıp buluşuyoruz. Onlara da anlatıyoruz. Yemekhane önünde bekliyoruz. Forması olan, kolunda bilekliği olan ya da Fenerbahçeli olduklarını gösteren herhangi bir şey gördüğümüz zaman hemen yanına gidip tanışıyoruz. Elimizden geldiği kadar anlatmaya çalışıyoruz. Kafelere gidiyoruz masa masa dolaşıyoruz. Hangi takımlı olduklarını soruyoruz.
Foruma mesaj bıraktıktan 2 gün sonra Köksal Koçer cevap yazıyor. “Adıyaman helal sizlere devam olacak bu iş.” diyor. Bu mesaj ateşimizi körüklemeye yetiyor. Hemen cevap yazıyoruz. Tarif edilemez bir mutluluk var içimizde. Buradan kendisine tekrar teşekkür etmek istiyorum. Daha sonra komiteden telefonlar geliyor. Uzun uzun konuşuyoruz. İlk telefon konuşmamız 2 saatin üzerinde olmuştu. Oluşumun içerisine girmek istememiz onları da sevindirmişti. Pozitif konuşmalar yapıyoruz. Her cümleyi arkadaşlarıma aktarmak için aklımın bir köşesine not ediyorum. Çok dikkatli dinliyorum. Her cümlesinde “kardeşim” kelimesini kullanıyorlar. Çok hoşuma gidiyor. Biz de onların kardeşiyiz diye geçiriyorum içimden. Ve beni en çok etkileyen cümle, hiç unutmam. “Bir ÜNİFEB’li Türkiye’nin neresine giderse gitsin otelde kalmaz. Her zaman onu misafir edecek bir ÜNİFEB’li vardır.” Harika değil mi?
Hatırladığım birkaç kare var. Ben Melih ve kız arkadaşı dersten çıktıktan sonra İİBF’nin önünde sarı saçlı bir kızı fark ediyoruz. Nesrin Şen. İlk sene KYK’da kaldığım zamanlarda Fenerbahçe maçlarına formayla geldiğini hatırlıyorum. Rahatsız etmemek için kız arkadaşımızdan rica ediyoruz. Yanına gidiyor, biz uzaktan seyrediyoruz. Yüzlerine bakıyorum bir terslik var. Hemen yanlarına gidiyorum. Haklı olarak onun Fenerbahçeli olduğunu nerden bildiğini sormuş. Bizimkisi de cevap verememiş.Ben araya giriyorum özür dileyerek. İlk sene KYK’da kaldığımı anlatıyorum. Fenerbahçe maçlarında onu gördüğümü hep forma giydiğini hatırladığımı söylüyorum. Daha detaylı konuşmak istediğimi söylüyorum. Ertesi gün için randevu alıp yanından ayrılıyoruz.
Bir gün telefon geliyor. Nereden bulmuşsa artık. Arayan Erdi Kartal. Bizimle tanışmak istediğini söylüyor. Ertesi gün için haberleşiyoruz. Meslek Yüksekokulu kantininde buluşuyoruz. Hiç unutmam kendisine yemek söyleyip bize ikram etmeden yemeğe başlamıştı. Biz buna rağmen en kibar halimizle oturmaya devam ettik. Şakası bir yana çok özledik.
Yine buna benzer bir olayda üniversitenin içerisinde bulunan halı sahanın hemen karşısında çiğ köfte yemeye gidiyoruz. 8 kişi olabiliriz. Daha sonra maça girecek olan bir grup görüyoruz. Bir tanesinde Fenerbahçe forması var. Ahmet Şulen. Arkadaşlarımdan ikisi yanına gidiyor. Bir şeyler konuşuyorlar. Bu arkadaşımızın muhatap olacağı kişiyi aradığını duyuyorum. Hemen oracıkta bir kurban seçiliyor. Kim? Tabi ki ben. Daha sonra beni çağırıyorlar, tanışıyoruz. Fazla zamanımız olmadığından kısa kısa konuşmalar yapıyoruz. Sağolsun çok sıcak karşılıyor bizi. Ortamda karşılıklı şakalaşmalar oluyor haliyle ne de olsa ilk tanışma. Telefon numarasını aldıktan sonra maça girmesi için izin veriyoruz.
Bir afiş görüyorum. Urfa’da sıra gecesi düzenlenecek. O zamanlar Harran Üniversitesi de aday konumunda. Arkadaşlara haber veriyorum. Bu geziye katılmamız gerektiğini söylüyorum. Harran Üniversitesi ile tanışmak için çok iyi bir fırsat olduğunu anlatıyorum. Hepsi onaylıyor. Daha sonra Muti ile irtibata geçiyoruz. Olumlu yaklaşıyorlar. Sıra gecesinden önce Harran tayfa ile buluşuyoruz. Yemek için bir mekana geçiyoruz. Yemeğimizi yedikten sonra hep beraber bir kafeye oturuyoruz. Kalabalık bir masa. Çok güzel muhabbetler çıkıyor ortaya, hepimiz heyecanlıyız. Harran tayfa çok sıcak davranıyor. Hep gülüyoruz. Muti Rumeli, Oğuzhan Tortulu, Mehmet Gül, Cavit Karaca, Cihan Kul, Gökhan Mantı, Ferhat Çap ve Doktor Koray Ünal. Ne kadar Adıyaman’a gelmeseler de hepsine teker teker teşekkür ediyorum. Sıra gecesinde bir arkadaşımız yanımıza geliyor. İnci Süt. Renklerimizi beğenmiş haliyle. Bizim aramıza katılmak istiyor gözlerinden okunuyor. Tanışıyoruz , sohbet ediyoruz. Telefon numaralarımızı veriyoruz birbirimize. Mekandan çıktıktan sonra hep beraber bestelerle yürüyoruz. Bir organizasyonla çok sağlam arkadaşlıklar kuruyoruz.
Bir kişiye parantez açmak istiyorum. Furkan Gökçeoğlu. Çok sevdiğim değer verdiğim bir arkadaşım. Spora karşı pek ilgisi yok. ÜNİFEB’e kadar. Bir anda bu birliği çok seviyor. Evet, bu gerçek bir sevgi. Çünkü kendisini çok iyi tanıyorum, eğer sevmeseydi aramıza asla katılmazdı. Çok disiplinli ve sistemli. Tıkandığımız yerde bizi ileriye götürecek adımlar atıyor. Organizasyonlarımız onunla çok daha kolay. Kendi bağlantılarını kullanarak birçok kolaylıklar sağlıyor bize. Yeni projeler bulmak onun için hiç zor olmuyor. Ondan çok şey öğreniyorum. Ne yazık ki erken vedalaşıyoruz. Şuan Yalova’da vatani görevini yapıyor. Onu çok özlediğimizi ve en kısa zamanda ziyaretine gideceğimizi söylemek istiyorum.
Bunlarla beraber anlatabileceğim birçok hikaye daha var. Sevinçleriyle, üzüntüleriyle dolu birçok hikaye. Evet özlüyoruz. Aday konumundayken tartıştığımız zamanları özlüyoruz. Birbirimize bağırıp kavga ettiğimiz zamanları özlüyoruz. Bunları yaşayan birisi olarak söylüyorum, o kavgaları özlüyorum. Toplanıp hiç konuşamadığımız zamanları özlüyorum. Çıkmaza girdiğimizi düşünüp, umudumuzun azaldığı o anlarda kendiliğinden gelişen ve yüzümüzü tekrar güldüren o sebepleri özlüyorum. Gelen bir telefonla canımızı sıkan bir haber almamızı özlüyorum. Hepsi o kadar değerli ki.
Bir konu hakkında çok rahat konuşabilirim. Bu zamana kadar kime gittiysek, aklımıza takılan her konuda kapısını çaldığımız her kapı açıldı. Bazıları müsait değillerdi hemen başka bir arkadaşa yönlendirdi. İlk zamanlarda çekinirdik ama bu ilgiyi gördükten sonra utanmadan sıkılmadan istediğimiz kapıyı çaldık ve hepsi de açıldı bize.
Ve gelelim Hatayfanın efsanesi Enes Sefa Erdem. Hepimiz biliyoruz ki çıkmaza girdiğimiz zamanlarımızda bize elinden gelen hiçbir yardımı esirgemedi. 7/24 rahatsız ettik. Sıkıldı belki de ama hiçbir zaman bunu bize yansıtmadı. Adaylık sürecimiz de yalnız olmadığımızı ve Enes’in de bizimle olduğunu her zaman biliyorduk. Bu tayfa seni hiç unutmayacak sen de bizi unutma herşey için sonsuz teşekkürler adam.
Fırat Üniversitesinden Muhammed Yusuf Yıldız. 10 Kasım’da tanıştık ilk olarak. Kirli sakalı ve elinde sigarasıyla o kadar yoğunluğun arasında hepimize hoş geldin diyerek selamladı bizi. Fırsat buldukça yazdı, aradı. Çalışmalarımızı takip etti ve elinden geldiğince yönlendirdi. Özellikle bende yeri çok ayrıdır. Herşey için teşekkürler.
Marmara Üniversitesinden Murat Yamalı. Tanıştığımız zaman aktif görevini devretmişti. Buna rağmen saatlerce olan konuşmalarımızı hatırlıyorum. İlk pankart çalışmamızda görüntülü konuşmalarımızı hatırlıyorum. Yüreği temiz ve büyük olan bu insana çok teşekkür ederiz.
Çukurova’dan transfer ettiğimiz Duygu Sarı. Çukurova kızgın çünkü ellerinden annelerini çaldık. Bölgesel toplantıda tanıştıktan sonra elinden gelenin fazlasını yaparak çok yardımları dokundu. Bu sene mezun oluyor ama hatıraları sonsuza kadar bizimle kalacak. Herşey için teşekkürler.
Çağ Üniversitesinin efsane başkanı Yasemin Mutlu, Çukurova’dan Serdar Gülşen, Uludağ’dan Cesur Yapıcıoğlu, Gazi’den Arjen Apaçık ve Algın Malkoç, Beykent’ten İlker Subaşı ve Serhat Güney, Sakarya’dan Adem Burak Döner ve özür dileyerek isimlerini hatırlayamadığımız birçok kişiye bütün Adıyaman olarak teşekkürlerimizi borç biliriz.
Hatayfa. Her şeyleri orijinal. Ne çok severim. Bölgesel toplantıda tanıma fırsatı buldum. Aday konumunda katılmamıza rağmen ne kadar sıcak davranmışlardı. Besteleri davulları akıldan çıkacak gibi değil. Onlar hakkında düşündüklerimi yazarsam bir sayfa yetmeyecektir. Hepsine teker teker teşekkürlerimizi gönderiyoruz. Minnettarız.
Çukurova. Hatay’da olan bölgesel toplantı da tanışma fırsatı buldum. Hatta üniversite sorumlusu bizimkilerden birini tanıyormuş da haberimiz yokmuş.Her biri o kadar iyiler ki anlatamam. Tribüncüsünden atkıcısına kadar. Ve iki tane güzeller güzeli gülleri. Bize olan arkadaşlıkları için sonsuz teşekkürler. Hürmetler.
Hafızalardan silinmeyecek bir gece. 23 Aralık 2013. Akşam yemeğinde bir telefon geliyor. Komiteden olduğunu ve ismini söylüyor, tanışıyoruz. Bir şeyler anlatıyor ve ben merakla dinliyorum. Sonunda nereye bağlayacağını düşünüyorum aslında. İçimden bir ses bir takım olumsuz gelişmeler var diyor. Bu zamana kadar yaptığımız çalışmalardan bahsediyor. Bizi hep takip ettiklerini, sarf ettiğiniz bu çabaların boşa olmadığını, mükemmel olmadığımızı ama iyi olduğumuzu, bundan sonra da üstüne katarak devam edeceğinize inandığımızı söylüyor. Dakikalar geçiyor ben sessiz bir şekilde dinliyorum. Olay bir yerden sonra kopuyor. “Komite toplantısı sonucu …” Büyük bir sessizlik. Cevap veremiyorum, duruyorum öylece ses çıkaramıyorum. Bir şeyler söylüyor ama dinleyemiyorum onu. Telefon kapanıyor. Salona geçiyorum öylece ayakta dikiliyorum. Melih Pehlivan bana bakıyor ne oldu gibisinden. Sonra salonda yürümeye başlıyorum volta atıyorum bir nevi. En sonunda ne oldu diye soruyor. Böyle böyle oldu diyorum şaka yaptığımı düşünüp kafasını çeviriyor. Sonra üstüne atlıyorum bağırıyorum yüzünü sıkıyorum sarılıyoruz birbirimize en büyük destekçimle paylaşıyorum ilk olarak, ona sarılıyorum, onunla gülüyorum. Hemen Gökhan Ateş’i arıyorum. Bu sene iki tane üniversite asil oldu ve aralarında biz yokuz diyorum. Üzülüyor, kızıyor, sıkılıyor. Sonra gerçeği anlatıyorum ama inanmıyor. Hayatım boyunca hiç bu kadar yemin etmemiştim zor inandırdım. Emrah Baş’ı arıyorum aynı tarz anlatıyorum ona da, sonra Semih Kuru’yu ona da aynı tarz anlatıyorum, sonra Ahmet Şulen’i arıyorum, sonra İnci Süt’ü hepsine aynı tarz anlatıyorum. Zafer bizim. Hemen bizim eve geliyorlar. Odada oturuyoruz ve kimse konuşmuyor herkes birbirine bakıyor. Eee bundan sonra ne olacak?
Son olarak da en çok teşekkürü hak eden, ilk günden bu yana maddi manevi hiçbir şeylerini esirgemeyen, her zaman ve her koşulda beraber koşturduğumuz Melih Pehlivan, Furkan Gökçeoğlu, Gökhan Ateş, Emrah Baş, Ahmet Şulen, Semih Kuru, İnci Süt, Semanur Uyduran, Çiğdem Sert, Veysel Okay ek olarak Sibel Kayıran, Nesrin Şen, Sevda Cırrık, Esra Sözcü, Serdar Ömür’e teşekkürlerimi borç bilirim. Bu günlere, göstermiş olduğunuz bütün çabalarınız ve harcadığınız emekleriniz sayesinde geldik. Bu halkanın bir tanesi eksik olsaydı bunu başaramazdık. Bu yolda sizinle yürüdüğüm için kendimi çok şanslı hissediyorum. Hiç de kolay olmayan asil yolculuğumuzu hiç unutmayacağım. Sizinle aday üniversite olmak da bir şeref asil olmak da. Her zaman iyi ki böyle bir oluşumun içine girdim de sizin gibi büyük insanlarla tanıştım diyeceğim. Üniversite hatıralarımı iyi ki sizinle doldurdum diyeceğim. Hepinizle gurur duyuyorum.
Büyük zaferler büyük insanlarla kazanılır.
Ramazan Demirbaş
1907 ÜNİFEB Adıyaman Üniversitesi