Fenerbahçemiz yakın zamanda 2013-2014 sezonunu açtı. Oynanan 8 resmi maçta alınan 4 mağlubiyet 1 beraberlik pek tabi ki taraftarlarda takımın geleceği ve Ersun Yanal hakkında soru işaretleri oluşmasına neden oldu.
Takımın saha içi dağılımına ve açıklamalarına baktığımızda Ersun Yanal geçen seneki kontrollü 4-3-3 oyun düzenini değiştirmese de takımı daha ileride oynatmak, daha çok gol pozisyonuna giren bir ekip oluşturmak niyetindeydi.
Peki sorun ne? Geçen seneki kadrodan kilit oyuncu kaybetmeyen, üstüne bir de önemli takviyelerin yapıldığı bir takım, merkezi 20 metre ileri kaydırıldı, oyuncular daha geniş alana yayıldı diye bir anda nasıl böyle bir düşüşe geçer?
Geçen sene oynadığımız oyunu orijinal 4-3-3 olarak değil de, Aykut Kocaman’a özel kontrollü bir oyun sistemi olarak nitelendiriyorum ben. Bu sene geçmeye çalıştığımız orijinal 4-3-3 sistemi ise en basit örnekle Barcelona’da gördüğümüz ve bizim kadromuzda bulunan oyunculardan yalnızca birkaç tanesinin uyum sağlayabileceği, hücum varyasyonları açısından zengin bir sistem.
Teknik özellikleri zayıf, mücadelesiyle ön plana çıkan Kuyt’tan adam geçip adrese teslim bir orta yapmasını beklersek; driblingi zayıf, bitiriciliği yüksek Sow’dan sol kanattan ilerleyip içeri kat edip şut atmasını istersek; Chelsea’de defansif orta saha oynayan Meireles’ten defansın yanı sıra hücumda da farklılıklar yaratmasını arzularsak; futboldan aldığı zevkin azaldığı görülen Emre’den orta sahayı yönetmesini istersek, zaten hiçbir sistemde başarılı olamayız.
Ersun Yanal’ın kafasında kurduğu kendine has bir oyun sistemi olmasını anlıyorum, sorun şu ki elinde buna uygun oyuncular yok ve başarılı olma zorunluluğumuzun hissedilmeye başlandığı bu senede oyuncuların farklılaşması için bekleyecek zamanımız da yok.
8 tane orta sahanın ve 1 kanat oyuncusunun olduğu bir kadroda 4-3-3 yerine 4-1-2-1-2 (Baklava orta saha şeklinde tabir edilen) sistemini oynamak pek çokları gibi bana da mantıklı geliyor. Geri dörtlüde Hasan-Egemen-Bruno-Gökhan. Ortada şu anda takımda iyi oynayan tek oyuncu gibi gözüken Mehmet Topal’ın önünde Alper-Holmen ve önlerinde de Salih, ileride Sow-Emenike. Denemeye değmez mi yani?
Son olarak da Kadlec ve Holmen’e değinmek istiyorum. Hasan Ali’den hiçbir artısı olmadığını gözlemlediğimiz Kadlec’in üzerinde bu kadar yoğunlaşılmasına anlam veremiyorum. Özellikle de yabancı sınırı nedeniyle kadro kurmakta sorun yaşanan ülkemizde Hasan Ali’yi el üstünde tutmamız gerekirken. Ve Holmen… Oyunun her iki yönünü de oynayabilen, her iki ayağını da kullanabilen, İsveç Milli Takımı’nda da defalarca forma giymiş bu yetenekte bir oyuncunun bu denli arka planda kalmasına aklım ermiyor benim. Takımı alıp 2 seviye yukarı çekecek bir oyuncu olmadığı aşikar ancak takıma katabileceği faydalar ortadayken lisansının bu kadar geç çıkartılmasını büyük bir eksiklik olarak görüyorum.
Tablo olumsuz gözükse de henüz kaybettiğimiz bir şey yok, taraftarı her zaman yanında olan bir takımın toparlanması da kolaydır. Umut ediyoruz ki bu sene güzel günler göreceğiz, güneşli günler.
Tuğra Güven
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği