Fenerbahçe Ülker basketbol takımımız geçen sene büyük umutlarla birçok oyuncu ve Avrupa’nın en iyi koçu sayılabilecek Zeljko Obradovic ile el sıkışmıştı. Geçen sene Top 32’de fırtına gibi esmiştik, önümüze gelen her rakibi (özellikle Arena’da) sahaya gömüyorduk.
Bu büyük taraftar da ‘’Final Four’’u hevesle bekliyordu. Ancak ilk turdan sonraki grup olan Top 16 turunda basketbol takımımız bekleneni verememişti ve maalesef grubu dipte bitirmiştik. Tabi bu durum bizleri çok üzmüştü, o kadar transfere rağmen bu takım neden beklenen başarıyı gösteremiyordu sorusu sık sık soruluyordu o günlerde. Neyse sonuç olarak iyi kötü bir sezon geride kalmıştı, birçok yıldız oyuncu gönderilip yerine belli bir kariyeri olan yıldız oyuncular gelmişti. Bunları sayacak olursak Bogdan Bogdanovic, Andrew Goudelock, Jan Vesely, Ricky Hickman. Ayrıca lig içinde yerli rotasyonunu rahatlatmak için Semih Erden, Can Altıntığ ve Serhat Çetin transferleri yapıldı. Aslında bu kadar önemli ismi kadromuza katmamıza rağmen belki de takım hala o beklenen sinerjiyi sahaya yansıtamıyordu.
Bu sene başında ligde ilk 10 maçta 8 galibiyet, 2 mağlubiyet ve Euroleague’te ilk turda yine 8 galibiyet, 2 mağlubiyet aldık. Bu rakamlara bakarsak takım gayet iyi bir performans sergiliyor gibi gelebiliyor herkese ancak ilk tur bitti geldik o kritik tur olan ‘’Top 16’’ya. İlk rakibimiz bu sene maç kaybetmeyen Rusya temsilcisi CSKA Moskova idi. Maç içinde inişli çıkışlı oyunlar oynayarak son dakikalara girmiştik ve o kritik anlarda takımımızın en iyi şutörü Andrew inisiyatifler kullanıyordu derken maç uzatmaya gitti ve uzatma sonunda salondan 3 sayı farkla mağlup ayrıldık. Belki de o gün tek güzel şey yeni transferimiz Nikos Zisis’in yaklaşık 30 dakika süre alarak çok parlak bir giriş yapmış olmasıydı. Gerek o savunmasıyla gerekse asistleriyle bizleri geleceğimiz için heyecanlandırmıştı. Sonra Rusya’ya gittik. Nizhny Novgorod takımını rahat bir oyunla yendik ve geldik. 3. hafta gruptaki en önemli rakibimiz olan Yunanistan temsilcisi Olympiakos ile karşılaştık ancak maçın sonlarında bazı oyuncularımızın yaptığı bariz hatalar ve yanlış seçimler nedeniyle karşılaşmadan mağlup ayrıldık ve 3. maçta 2. yenilgimizi almıştık bile. Herkes ‘’Aaa Fenerbahçe’ye bak ilk turda süperdi Top 16’ya geldi tökezlemeye başladı. Geçen sene de böyleydi bu sene de.’’ laflarını sıkça duyar olmuştuk.
Ama Olympiakos yenilgisinin ardından sırasıyla oynadığımız 6 maçtan (Milano, Malaga, Laboral, Efes, Cska, Nizhny) da yüzümüz gülerek ayrıldık ve tekrardan her taraftarın yüzü güler oldu. ’Final Four’ umutları her geçen gün artıyor. Ancak takımda özellikle lig maçlarındaki motivasyon eksikliği, rahatlık beni korkutan tek nokta. Karşımızda taraftarı olan rakiple oynadığımızda takımımıza bir şey oluyor. Acaba sorun koç Obradovic’te mi? Yoksa malum yıldız oyuncularımızda mı? Geçen lig maçında kaybettiğimiz Galatasaray maçından sonra koç Zeljko Obradovic bazı açıklamalar yapmıştı. Öne çıkanı ise “Bir oyuncunun motivasyonsuz olmasını kabul edemiyorum. İsteksiz olan olursa takımda yer bulamaz” demişti. İşte en önemli nokta takımın bir maça isteksiz veya motivasyonsuz bir şekilde çıktığında oyun içinde savunmamızın sürekli kötü ve hücumda ise sadece bazı şeylerin yolunda olması. Ama biz taraftarlar olarak ‘Final Four’ umutlarımız hala en üst seviyede; çünkü bu takımda o ışık var ve bunu başarabilecek bir koç da var oyuncuların da. Herkesin her maça daha istekli, takımını sahiplenen ve motivasyonu en üst düzeyde çıkması gerekiyor. Bu yüzden de oyuncularımızın Avrupa Kupası’nda son 4’e kalabilmesi için her gün daha çok çalışması lazım. Bu çalışmalar gerek fiziksel gerek zihinsel her türlü odaklanmamız lazım önümüzdeki maçlara. Ve sonunda sırasıyla Barcelona, Cska ve Olimpiakos gibi Avrupa’nın en iyilerini deplasmanda yenmeyi başardık. Burada en büyük pay tabiki koç Obradovic’in özellikle Galatasaray maçından sonraki yaptığı açıklamalardır ve bunların sahaya nasıl yansıdığını Olimpiakos maçında gördük.
Sonunda Fenerbahçe’den beklenen o sinerjiyi bu galibiyetlerle görüyoruz artık. Her neyse kalan 4 maçta da sanki final maçıymış gibi oynanılmalıdır. Peki ben bunları neden yazdım geldik kritik soruya. Şuan bildiğiniz gibi Fenerbahçe Ülker basketbol takımımız son 8‘e kalmayı garantiledi.Ve son 4’e kalabilmek içinse diğer gruptan gelecek olan takım çok önemli ama diğer gruba bakıyoruz Madrid, Barcelona, Maccabi ve Panathinaikos gibi Avrupa’nın en üst seviye takımları var. Eğer biz Final Four’a gitmek istiyorsak diğer gruptan gelecek takımın da adı bu noktada çok önemli. Çok büyük olasılıkla Madrid grup birincisi olacak ancak 2-3-4. sıralar değişkenliğini koruyor.
1-Barcelona Regal
Bu sene sezona çok kötü başladı Barcelona içerde dışarda kötü sayılabilecek birçok maç yaptı ve özellikle yeni transferlerle oluşturdukları takımda raylar hala yerine oturmuş gibi durmuyor. Salonu doluyor malum İspanyollar bu konuda iyiler ancak öyle takımları veya hakemleri etkileyebilen etkili bir taraftarları yok. Ama yıllardır süren Final Four gelenekleri var Barcelona’nın ve en kötü senesinde bile belli bir yere gelebilecek seviyedeler. Özellikle pota altı oyuncuları çok etkili; Justin Doelman hem şutör hem ribaund özelliği olan Ante Tomic’in de o güçlü fiziğiyle pota altına hükmeden bir özellikleri var. Kısa oyuncuları da (özellikle Navarro) ritim buldu mu gerçekten çok iyi yüzdeyle şut sokabiliyorlar ve bu durum çoğu takıma sorun çıkartabiliyor ancak bizim Barcelona’dan korkumuz yok. Eğer Barcelona ile eşleşirsek tek avantajımız taraftar farkı olur onun dışında bu sene Barcelona’da yenmiştik onları, bir kez daha neden olmasın?
2-Panathinaikos
Panathinaikos deyince akla hemen o basketbol salonlarındaki tribünleri akıllara gelir. Neredeyse Avrupa’nın en iyi basketbol tribününe sahip olan takım. Yıllardır da Dimitris Diamantidis ile belli başarıları elde ediyorlar. İlk turda 5 mağlubiyetle gerçekten kötü başlamışlardı. Top 16’da ise ilk tura nazaran daha iyi bir Panathinaikos var. Ancak gelelim ki bu seneki Panathinaikos kim? Eski Panathinaikos’la arasında Ağrı Dağı kadar fark var. Gerek oyuncular, gerek yatırımlar, gerek diğer şeyler. Göze batan oyuncuları geçen senelerde Türkiye liginde oynayan pota altı oyuncusu Estaban Batista ve şutör guard Slaughter. James Gist’te elinden geldiği kadar katkı vermeye devam ediyor ama Diamantidis eski Diamantidis değil, gerçekten yaşının ilerlediği her şeyden çok belli. Bu nedenler ilePanathinaikos ile eşleşirsek saha avantajı olup olmaması önemli mi orası belli olmaz ama Panathinaikos’u rahat eleyebileceğimizi düşünüyorum.
3-Maccabi Electra Tel Aviv
Bu senenin Cska’dan sonra belki de en flaş takımı Euroleague’in. Özellikle kendi salonlarında neredeyse hiç kaybetmiyorlar, muazzam bir taraftar baskısı altında salona çıkıyor oraya gelen takımlar. İlk grupta 7 galibiyet aldılar. Bu sayı normal gibi ne çok iyi ne kötü ama Top 16’ya süper başlamışlardı. İlk maçta deplasmanda Panathianiakos’a yenildikten sonraki 5 maçı da kazandı ve özellikle evlerinde oynadığı Madrid maçındaki performansları bir NBA takımı özelliğine de sahip olduklarını gösteriyordu.
Son 4 maçta ise beklenmedik Alba Berlin, Kızılyıldız ve Zalgris yenilgilerini aldılar ancak hala grubu güzel bir konumda bitirebilirler. Özellikle pota altında Sofoklis Schortsanitis ve Alex Tyus bu sene gerçekten çok iyiler kısa olarak da Landesberg ve Jeremy Pargo da takımın değişilmez isimleri. Bunlara ek olarak her takımın jokeri olduğu gibi bu takımın jokeri de eski bir Fenerbahçeli olan Devin Smith. İlerleyen yaşına rağmen sahadaki performansını her geçen gün arttıran Smith rakiplerin en büyük korkusu olabilir(Sofoklis ile birlikte).
Ayrıca geçen senenin Avrupa Şampiyonu olduklarını da unutmamak lazım gerçekten süper bir iş başarmışlardı. Gelelim eşleşme durumumuza. Maccabi-Fenerbahçe olursa taraftar baskısı yüzünden işimiz bir hayli zor ama Fenerbahçe-Maccabi olursa biz bir adım öndeyiz diyebiliyorum.
Son bir şeyler söylemek gerekirse takımın Final Four görmesi için herkesin daha özverili, istekli olması lazım. Her maçta motivasyonunu koruması ve maç maç düşünüp kalan 4 maçı kazanması lazım ki potansiyeli gerçekten var; bunu tüm Avrupa gördü. Eğer güzel bir eşleşmeyle ‘’Final Four’’ görebilirsek o gün yine gurur duyacağız; hem kendimizle hem de bu büyük ekiple. Final Four için ‘çalış, iste ve başar’…
Haydi Bastır Şanlı Kanarya !
Fırat Can Taze
1907 ÜNİFEB İstanbul Teknik Üniversitesi