Biri ”KOCAMAN Umutlarımızın Sahibi”ydi,
Öteki “Çubuklu’yu emanet ettiğimiz Yaşayan Efsane”ydi.
Aykut Kocaman 2010’da takımın başına geldiğinde psikolojik olarak hasar görmüş bir Fenerbahçe vardı ortada. Dramatik bir şekilde kaçan şampiyonluk sonrası camia çalkantıda, herkesin içinde bir karamsarlık… Baskılar üst düzeyde yaşanırken, sezonun açılmasıyla bir de Alex polemiği ekleniyordu. Aykut Kocaman’ın teknik adamlığı, Alex’in yeterli olup olmadığı… Nitekim çok zor geçen bir sezonda, 9 puan geride kaldığı yarışı taraftarından kulüp malzemecisine kadar birleşip, puan puana da olsa lider bitirerek şampiyonluğa ulaşması hiç kolay olmamıştı takımın. Sezon sonunda ise kutlanan şampiyonluktan sonra akıllara kazınan “Comandante Alex” ve “Kocaman Umutlarımızın Sahibisin” pankartları oluyordu.
2 Temmuz 2011 günü Fenerbahçe için umutlarla doluydu. Ancak ertesi gün yaşananlar bütün olumlu tabloyu tersine çevirdi. Geçen sezon da, başkanı olmayan bir kulübün her taraftan gelen baskıya karşı direniş ve yeniden ayağa kalkma mücadelesine sahne oldu. Fenerbahçe taraftarına ve camiaya seslenen Aykut Kocaman ve Alex ikilisi bir anlamda bu zorlu görevi gerektikleri şekilde yapacaklarının mesajını veriyorlardı.
Hiçbir şey kolay yaşanmadı. 3 Temmuz süreci tüm Türkiye için bir turnusol görevi gördü. Bu nedenle 2012-2013 sezonu yepyeni bir başlangıçtı. Fakat bizler kaldığımız yerden değil, başka bir noktadan başlamak zorunda kaldık. “Camianın kaptanı mı, teknik direktörü mü?” diye bölünür olduk, seçim yapmaya zorlandık. 3 Temmuz sürecinde bu kulübü yıkamayanlar bize tam da en hassas bölgemizden vurmaya çalışır oldular. Oysa nasıl kurgulanmış ve gerçekleştirilmiş olursa olsun bu oyuna alet olmamalıyız. Camiadaki Alex de Souza – Aykut Kocaman polemiği çok küçük bir ayrıntıdır büyük resmin içinde.
Gün seçim yapma günü değildir. Gün;
Yine hep beraber, yine omuz omuza,
“Aykut-Alex el ele
Hep beraber tribüne” deme günüdür.
Orkun Demirci
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği