Öncelikle takımımıza ve başarılı koçumuz Obradovic’e teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum yazıma. Bizlere yıllar sonra Final Four heyecanını yaşattığı için,sezon içerisinde rakiplerimizi mükemmel oyunlarla deplasmanlarda mağlup ettiğimiz için sonsuz teşekkürler emeği geçen herkese. Ne desek az olur. Diğer bir yandan şanssız bir Final Four maçı oldu bizim için. Ama olsun, buralara kadar gelmek bile bizim için büyük bir gurur oldu. İlk çeyreğe iyi başlayan takımımız 21-20’lik skor ile çeyreği kapatmayı başardı.
Ancak 2. çeyrek boyunca izlediğimiz Fenerbahçe Ülker ne yazık ki her zaman izlediğimiz Fenerbahçe Ülker değildi. Takımımızın tam aksine ikinci çeyreğe fazlasıyla konsantre başlayan Real Madrid, her maçta olduğu gibi dış atışlardan isabet bularak (Rivers’ın payı büyük) ve Ayon üzerinden oynayarak inanılmaz bir oyun sergiledi ve skoru 55-35 yapmayı başardı. İnanılmaz bir farktı bu bizim için ve soyunma odasına moral olarak bir hayli kötü gittik. Hücümda etkili değildik, savunma yapamadık, çoğu oyuncumuzdan verim alamadık, üzerine fazlasıyla top kaybı da eklenince rakibimiz Real Madrid bu durumu lehine çevirerek çeyreği büyük bir farkla kapattı. Maça başlamadan önce oyuncularımızdan her zaman olduğu gibi beklentimiz yüksekti. En azından moralli ve isteyerek başladık maça ancak süre ilerledikçe beklentilerimizin yüksek olduğu oyuncularımızdan beklenen katkıyı alamadığımız için maça adapte olmakta bir hayli güçlük çektik. Özellikle Turkish Airlines Euroleague’de normal sezonun ‘En Değerli Oyuncusu’ seçilen Bjelica’dan beklenen performans gelmedi. Bizim bildiğimiz Bjelica olamazdı o. Bu durumun kendisinin de farkında olan oyuncumuz son çeyrekte benchte gözleri dolu şekilde oturuyordu ne yazık ki. O an moraller tamamen bozulmuştu. Daha önce Final Four tecrübesini tatmış olan oyuncumuz Zisis’ten de hiçbir şekilde katkı alamayıp, üzerine top kaybı yapınca durum beklenmedik bir hâl aldı ve Final Four tecrübesi var dediğimiz Zisis maçı 2 sayıyla tamamladı. İkinci yarıya biraz daha sert başlayan takımımız farkı kapatmak için ilk yarıya göre çok daha fazla çaba gösterdi. Ancak biz kovaladıkça onlar kaçtı. Biz hücumdan sayı buldukça onlar yaklaşık 4-5 dakika boyunca hiç şut kaçırmadan art arda üçlükler bularak motivasyonumuzu düşürmeye devam ettiler. Her ne kadar çabalayıp farkı kapatmayı denesekte üçüncü çeyrek 76-59 Madrid’in üstünlüğü ile sonuçlandı.
Son çeyrekte ise işin boyutu biraz değişti diye düşünüyorum. Çoğu zaman olaylı geçen maçların sonunda,mağlup olan taraf, hakemin verdiği kararları bahane ederek mağlubiyeti hakemin üzerine yıkmaya çalışır. Hakemlerden ve kararlardan yola çıkarak bizim maça gelecek olursak; ben özellikle bu maçta verilen kararları, her takımın taraftarının izlemesini yürekten istiyorum. Özellikle üçüncü ve son çeyrekte verilen kararlar. Kötü oynadık, hatta belki gösterdiğimiz en kötü performanstı evet bu kabul edilebilir bir durum ancak farkı fazlasıyla azalttığımız, maçın kırılma anı denilebilecek sırada hakemlerin vermiş olduğu birkaç yanlış karar maçın gidişatını tamamen değiştirdi. Sinirler fazlasıyla gerildi. Maçı seyretmeyen herhangi bir insan bile,verilen kararlar sonrası Bjelica’nın güldüğünü duyunca o maçta ters giden bir şeylerin olduğunu eminim anlayacaktır. Koçumuz Obradovic maç sonrası yapılan basın toplantısında ‘Bu konu hakkında, hakemler hakkında konuşmak istemiyorum.’ diyerek tepkisini farklı bir dille dile getirdi diyebiliriz. Hakemler ve kararlar bir tarafa. Real Madrid oyuncularının maç içerisinde ki performans ve davranışlarına gelelim. Bizim gibi iyi bir sezon geçiren takım, karşımızda tam anlamıyla kusursuz basketbol oynadı, neredeyse her oyuncularından da verim almayı başardılar. Önce ki yazımda da bahsettiğim gibi Real Madrid kaliteli ve başarılı bir takım. Final Four tecrübesini daha önce yaşamış oyuncular ve yıllardır aynı takım içerisinde beraber olan oyuncular. Birbirlerine alışmışlar ve neyi nerede abartarak yapacaklarını iyi biliyorlar. Ancak bazen tüm zamanların en fazla ribaund alma rekorunu kırmak veya 2012 İspanya Kral Kupası’nın finalinin MVP’si seçilmek başarının temel sırrı değildir diye düşünüyorum. Real Madrid oyuncuları her maçta olduğu gibi bu maçta da ellerinden gelen çirkefliği yaptılar. Sert savunmalarının yanı sıra oyuncularla fazlasıyla temas halinde olup, yapılan faulleri kalbinden vurulmuşcasına abartarak gösteren Madrid oyuncularının başarılarının sırrı bu olamaz. Kabul edilir gibi değil diyeceğim ama görüldüğü üzere Final Four’da geçen sene olduğu gibi bu sene de final oynayacaklar, bir şekilde buralara kadar geldiler. Geldiler evet ama bu başarının hiçbir şekilde iyi hatırlanacağını düşünmüyorum. En azından bu maç sonrası çoğu insanın Madrid’e olan bakış açısının değiştiğini düşünüyorum. Her maç içerisinde sertlik ve çirkeflik olur ama bunun da bir dozu olmalıdır. Örneğin Felipe Reyes, 35 yaşında ve hepimizin bildiği gibi en fazla ribaund alma rekorunu elinde bulunduran tecrübeli bir oyuncu. Ancak maç içerisinde yapılan faulleri gereğinden de fazla abartıp tabiri caizse yerlerde sürünerek şu an kendisini çoğu insanın gözünde bir hiç olarak nitelemeyi başardı. Diyeceksiniz ki öyle ya da böyle yine buralara kadar geldiler. Evet, aynen öyle. Ancak maç içinde kişiliğimizden ödün vererek veya çirkefliğin doruklarına ulaşarak final oynamaktansa, adaletli ve ahlaklı bir biçimde oynayarak 3.’lük maçı için mücadele vermeyi tercih ederiz diye düşünüyorum. Her takımda ‘bad boy’ şeklinde nitelendireceğimiz oyuncu ya da oyuncular vardır ancak neredeyse hiçbir Avrupa takımında bazı şeyleri bu denli abartan bir takım yok. Bir yandan da biliyoruz ki Real Madrid takımının vazgeçilmez bir özelliğidir bu. İyiyseniz iyisinizdir,insanlar bunu biliyorsa biliyordur. Hırslıysanız, hırslısınızdır ancak bu durumu basketbolun dışına çıkarıp,oyunu gereğinden de fazla çirkefleştirerek ortamı geriyorsanız şu anda olduğu gibi çoğu insanın gözünde ‘artık’ bir hiçsiniz demektir. Dünyanın en muhteşem takımı ya da oyuncusu olsanız bile başarınızın hiçbir zaman akıllarda iyi bir şekilde kalacağını düşünmüyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi Real Madrid takımının yıllardır taktiği bu şekilde ilerliyor ve yapacak hiçbir şey yok. Madrid’e kaybettik, Bjelica’nın oyun esnasında gülümsediği bir maçı geride bıraktık. Bu her şeyi özetliyor bence. Ancak henüz hiçbir şeyin sonu gelmedi. Önümüzde kazanmamız gereken bir maç var. Takımımızın ve koçumuzun elinden gelen her şeyi yapacağına adımız kadar eminiz. Bu takım her zaman söylediğim gibi her şeyi hakediyor.
Uzun bir aradan sonra buralara kadar gelerek çok güzel bir adım attık. Bizler artık bu yolun yolcusuyuz. Çok güzel bir tecrübe oldu bizler ve oyuncularımız adına. Bizim güvenimiz her zaman sonsuz ve desteğimiz de öyle. Ve son olarak her şey için tekrar teşekkürler Obradovic, teşekkürler Fenerbahçe Ülker takımının kahramanları”.
Nil Balta
1907 ÜNİFEB Çağ Üniversitesi