Üniversitenin ilk haftası… Hiç bilmediğim bir şehirde yalnızlığa nasıl alışacağımı düşünmek için çıktım yola… Gözlerim mekanları tararken uzaktan gördüğüm o standın üniversite hayatımı nasıl anlamlandıracağını bilmiyordum henüz…
Stant bir kafenin önünde kurulmuştu. Başında oturanların üzerinde sarı polarlar ve önlerinde kocaman harflerle 1907 ÜNİFEB yazısı… Nedir bu ÜNİFEB diye düşünerek yaklaştım yanlarına. “Sizin amacınız ne ? 1907 ÜNİFEB ne demek” diye sordum. “Biz, Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliğiyiz” dedi içlerinden biri “ Fenerbahçe’nin aydınlık geleceğiyiz.” Diye başladılar anlatmaya. Organizasyonlardan, projelerden bahsettiler.Fenerbahçeliliğime anlam katmak hevesiyle doldurdum üyelik formunu. Hafta sonu tanışma toplantısı olacağını söylediler ve o gün heyecanla beklemeye başladım…
Aynı sevdayı paylaştığımız insanlarla tanışacak olmanın verdiği heyecanı ve çekingenlikle karışık duygular içinde gittim toplantıya. “4 yıllık değil 40 yıllık dostluk” afişinin bir yazıdan çok daha fazlası olduğunu daha o günden hissettirdiler aslında…
Ve ÜNİFEB ile izlenecek ilk maç… “ Maç saatinden bir saat önce Yoğurtçu Parkı’nda toplanacağız.” Denmişti. Yoğurtçu Parkı’nı biliyordum ama bu Kadıköy’de olmalıydı. Meğer buradakiler maçta önce toplanıp beste söyledikleri parka Yoğurtçu ismini vermişler… Hiç tanımadığım insanlarla omuz omuza beste söylemek, sanki stattaymışız gibi çalınan davul ve Fenerbahçe adını gönlümce haykırmak.. Hiç tatmadığım Fenerbahçe tribününü bana daha ilk günden yaşatmışlardı.
Zamanlar vardır dört gözle beklenen…
Benim için bu zaman 10 Kasım’dı. İçimde Ata’yı kaybetmenin hüznünü yaşıyordum ancak ÜNİFEB’TEN öğrendiğim bir şey vardı. 10 Kasım yas tutma günü değil Atatürk’ün değerlerine sahip çıkma günüydü. Bu gururla ve ilk kez Ata’nın huzuruna çıkacak olmanın heyecanıyla düştük yollara…
Sabahın erken saatlerinde Tandoğan’a vardık. Toplanan diğer üniversiteleri gördükçe daha bir heyecanlandım. Korteje girdik. Saat 9:05 siren sesleri ve Ata’nın izinden yüzlerce sarı polarlı… Bu gururu kelimelere dökmek… Saygı duruşu bitti ve kortej Anıtkabir’e doğru yürümeye başladı. Her adımda artan heyecan ve gururla ulaştık… Merdivenlerde topluca çekildiğimiz fotoğrafın güzelliği ve o karenin içinde yer almanın mutluluğuyla dedim ki kendi kendime “ Ne olursa olsun her yıl bu organizasyonun içinde yer alacağım.”
İlk Tecrübe…
Günler geçiyor, Fenerbahçe Euroleague’de başarılar sergiliyor. Final Four heyecanı yaşamak için İstanbul’a gidilmeye karar verildi. Rakibimiz Bayer Münich… Yıllardır görülmeyen bir dosta, bir sevdiğine insan nasıl özlem duyuyorsa öyle bir özlemle bekledim maç gününü. İstanbul’a indik Yoğurtçu Parkı’nda diğer üniversitelerle buluşup, sohbetlerle, karşılıklı bestelerle maç saatini bekledik…
Maç saati geldi. Salona adımımı attığım an sanki aklım başımdan gitti. İlk kez karşılaştığım, hiç gitmediğim şehirlerden gelen insanlarla kırk yıldır tanışıyormuşçasına omuz omuza besteler söyledim. Ortak bir sevda, tribünlerden coşkuyla yükselen Fenerbahçe sesleri… Uğruna çok şey feda edilecek bir gündü…
Yorgunluk atma zamanı…
Sene sonu yaklaştı ve eskilerin anlatarak bitiremediği organizasyon geldi. Evet doğru tahmin ettiniz Bahar Şenliği…
Bestelerle, meşalelerle girdik şenlik alanına. Yüzlerce hatta belki binlerce insanla aynı amaç için toplanmak çok güzeldi. Örgütlenmeler arası turnuvalar, üniversitelerin tatlı çekişmelerine sebep olan besteleri ama asla aralarında darılmaca gücenmece olmadan. Benim için en güzeli de Fenerbahçe’mizin maçını hep beraber oturup radyodan dinlemek… Dostlukların pekişmesi ve yeni dostlukların temelleri için müthiş bir organizasyondu. Dostlukların ne derece gerçekçi olduğunu vurgulamak için burada bir parantez açma istiyorum. Antalya’ya ilk gidişimde ve kalacak yerim olmadığı zamanda ÜNİFEB’li olduğum için beni sorgusuz sualsiz misafir ettiler. Sanki kırk yıldır tanışıyormuşçasına… Hiç yabancılık duygusunu yaşatmadan…
Büyük bir aile derler ya işte bu tamda o…
Sevdamız bir, aşkımız bir, yürüdüğümüz yol bir. Şimdi ÜNİFEB’te ikinci senem. Giden abilerimiz, gelen kardeşlerimiz oldu. Ama en önemlisi ne giden unutuldu ne gelen yadırgandı. İşte bu yüzden Fenerbahçe, bu yüzden 1907 ÜNİFEB!
Mücahit Şahin
1907 ÜNİFEB Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi