Tarih 05 Ekim 2010. Lise 4. Sınıf öğrencisiyim bugün okulda sabah maç muhabbetleri yapıyoruz ve Fenerbahçe’nin Batman’a geleceğini duyuyorum. Öncelikle inanmıyorum dalga geçiliyor sanıyorum. Arkadaşlarım beni inandırmaya çalışıyorlar. Gerekçeyi sorduğumda dostluk maçına geleceğini söylüyorlar. Haftasonu lig maçının olmayacağını, Milli Takım maçının olacağını ve Azerbaycan ile maç yapacağımızı söylüyorum. Okuldan çıkıp hemen eve gidiyorum. Haberlere bakıyorum ve evet her şey doğruymuş, Fenerbahçe Batman’a gelip bir hazırlık maçı yapacakmış. Batman’a gelmesi benim için büyük bir fırsattı. Fenerbahçe’yi televizyondan değil canlı olarak stattan izleyecektim. İçim kıpır kıpır gecem gündüzüm bunu düşünmekle geçiyor. Bir an önce harçlığımı biriktirip bilet parasını denkleştirmeye çalışıyorum. Okulda yemiyor, içmiyorum. Bilet fiyatı tam hatırlamıyorum ama 50-70 TL arası bir fiyattı.
11 Ekim 2010’da paramı biriktirmiş bilet için yola koyuluyorum. İçimde çok başka duygular var. Hiçbir zaman hissetmediğim duygular… Yedek kadro olarak takım gelecek olsa da içlerinden bir insanın benim için bütün takım kadar değeri vardı. O da Alex De Souza. Evet onu görecektim. Belki bir fotoğraf çekme umuduyla çok heyecanlıydım. Artık biletimi almış eve gidiyordum. Gözümü biletten ayıramıyor, gözüm gibi bakıyorum ona. Her an uçacakmış korkusuyla. Fenerbahçe’yi karşılamaya havaalanına gitmek için bir arkadaşımla sözleşiyorum. Sabah olmasını dört gözle bekliyorum. O gün okul var ama okulu kırıp havaalanına gideceğiz. Hababam ruhu daima bir Fenerlinin içinde vardır. Uçak saat 9’da inecek ama sabah erkenden okul kıyafetimi giyiyorum. 7’de okula gitmem lazım bu yüzden evden erken çıkıyorum. Arkadaşımı beklemek için bizim evin arkasında bulunan fırına gidiyorum. Hem üşüyorum onu orda beklerken hem de bir yandan da ısınıyorum. Arkadaşım saat 8’de geliyor ve yola çıkıyoruz. Havaalanına giden otobüsü bekliyoruz. Havaalanı yeni yapıldığından pek otobüsün gitmediğini diğer otobüs şoförlerinden öğreniyoruz. Havaalanının yakınlarına gidecek olan bir otobüs buluyoruz ve yola çıkıyoruz. Yakınlarında bir yerde iniyoruz. Saat 8.45. Hızlı hızlı yürüyüp yetişmeye çalışıyoruz.Vardığımızda her yerde gazeteciler,muhabirler, havaalanı kalabalıktı. Uçağı bekliyoruz ama uçağın 11’de ineceği haberini alıyoruz. Havaalanında arkadaşımla simit ve çay ile kahvaltımızı yapıyoruz. Saat geçmek bilmiyor. İçimdeki heyecan her dakika biraz daha artıyor. Ve sonunda uçak görünüp iniş yapıyordu. Kapı önü güvenliklerle doluyor ve yavaş yavaş kafile çıkıyordu. İlk olarak başkan Aziz Yıldırım’ı görüyorum. Ardından Teknik Direktörümüz Aykut Kocaman ve son olarak futbolcular Colin Kazım, Caner Erkin, Cristian Baroni… Ve sonunda o geliyor Alex De Souza. Alex, Alex diye bağırıyor ve elimi uzatıyorum. Çak yapıyoruz… Hiçbir zaman o kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Anlatılmaz bir duygu ve sonra kafile otobüse geçiyor. Bizde yine yola koyulup otobüs ile doğru stada gidiyoruz.
Stada gelip içeri giriyoruz. Takımlar ısınmak sahaya çıkıyor. Tüm stat dolup taşıyor başkanımız şeref tribünden hediyeler dağıtıyor ve o esnada ben bir çubuklu forma yakalıyorum. Dünyalar benim oluyor. Bu Aziz Yıldırım’ın bir nevi bana armağan ettiği formaydı ve o forma hayatım boyunca benimle kalacaktı.
Maç başlıyor. Güzel ve centilmence geçen iyi temposu olan bir maç. Ve ilk gol Mehmet Topuz’un ayağından 44. Dakikada geliyor. İkinci golü ise 66. Dakikada Kazım atıyor. Maçı 2-0 Fenerbahçe kazanıyor.
Ve bu benim hayatımda unutamayacağım ilk Fenerbahçe maçı.
Ahmet ŞULEN
1907 ÜNİFEB Adıyaman Üniversitesi