Çok sevdik çok…
Ateş kesilmiş her yerim. 40’lara çıkmış dedi annem, endişeli. Başımda beklerken benim gözüm hala haberleri takip etmekte. İnanmak istemiyorum, yalvarıyorum sanki. Bitsin, geçsin tüm bu saatler. Yine o günlere dönelim… Çok mu şey istiyorum. Annem geliyor, ateş bir derece oynamamış. Haberlerin üzerinden 4 saat, ateşimin üzerinden 3 saat geçmiş. Ciddi bir şekilde yanıyorum. Dokunma yanarsın derler ya, öyle. Umrumda değil. Sen yüreğimi biliyor musun? Onu anlatayım mı sana? Orası kaynar, orası cehennem, orası magması bu sevdanın. Ama sen içindesin Fenerbahçeli… O yürektesin. Sevdanın bir kanadındasın. O ateşin düştüğü yeri iyi bilirsin. Yanıyorum. Senin üzerine dokunan her bir eli gördükçe daha çok artıyor alevi, közünle bile oynuyorlar çomak sokup. Bir başkanımız olacaktı bizim, o olsaydı belki… Hayır, hayır. Büyük bir taaruz bu. Ne başkan tanıyor, ne de… Neyse… Apoletimiz olsaydı başka olurdu değil mi?
Yürek siyaha kesiyor. Haberler akıyor hala gözbebeklerimden. Dayanamıyor ellerim, kanalı değiştiriyorum. Evet, bak bu güzel. Hayatımda izlemeyeceğim, o anda da ne olduğunu bilmediğim bir şeye takılıyorum. Gözlerim, annesini kaybetmiş bir çocuk kadar sahipsiz hissediyor kendini. Şuursuz. Ekranın bir köşesi hep Fenerbahçe gibi. Parmaklarım o’na gidiyor yine. Karşımda büyük amblem, aşk. Biraz daha artıyor gibi vücudumun ısısı. Normal seyirlerde gitmiyor, farkediyorum. İlaç kutularına bakıyorum. Acil müdahale. Onlar sarı, onlar lacivert geliyor bana. Sesler yükseliyor. 14 saattir yemek yemiyorum, yeni farkediyorum. Midemden Fenerbahçe şarkıları yükseliyor. Sonra nefes boruma geliyor sıra. Yutkunamıyorum. Kalıyor birşeyler. Haydi zorlarsam çıkacak. Sarılacak birini arıyorum. Ağlamayacağım, hayır. Televizyonda Alex’i görüyorum. Bir gol sonrası gülen suratını… Koy veriyorum kendimi. O’na sarılıyorum. Çubukluyu ıslatıyorum bu gece. Ve haykırıyorum: ”Kalpleri fetheden renkler, yaşa Fenerbahçe!”
Annem geliyor sonra. Ateş aynı. Yürek simsiyah yanmaktan.
Bir çocuk geçiyor camdan. Zemin katta oturuyorum ben. Üstünde eskimiş Fenerbahçe forması. Farkında değil, bilmiyor. Suratında o formayla yaptığı maçta attığı gollerin sevinci var. Sesleniyorum, bana kadar geliyor. Ter değil, biraz Alex, biraz Gökhan kokuyor…
Gece, Fenerbahçe’ye kesmiş.
Yıldızlar sarı, ay lacivert gibi.
Hepsi yüksek ateş yüzünden zannediyor annem. Oysa yüreğim yangın yeri. Orası Fenerbahçe… Biraz yürüsen Bağdat Caddesi, belki Boğa’ya çıkacaksın… Madeb’e uğrarsın oradan. Belki çimlere uzanır, hayal edersin.
55 bin seyircinin gülümsediği an’ları…
Ama şimdi, bu akşam.
Gözyaşlarının dili aynı bu akşam: Fenerbahçe.
Duaların Tanrı’sı aynı bu akşam: Fenerbahçe.
Yüreklerde yanan aşk aynı bu akşam: Fenerbahçe.
Bunları yazarken buluyorum kendimi. Sonra kalemi bırakıp… Anlasana devam edemiyorum. Bir yangın var içimde. Hissediyorsun sen Fenerbahçeli!
Bir sen bilirsin tedavisini. Gayret et Fenerbahçeli. Kalk ayağa.
Öyle büyük rüzgarlar yaratmana gerek yok. Çık karşıma yeter. Giy formanı…
Üflesen yeter gayri.
Aşkımdan tüm bu cehennem.
Ve bilsin herkes. Acıdan değil bu gözyaşım. Sana atılan taşların altında kalacaklar bir gün. Söz veriyorum.
Şimdi kesiliyor görüntü, hafiften sesler gidiyor. Bulanık sanki. Şey diyor galiba:”Uefa, CL’de oynamasına uygun görmediği Fenerbahçe’nin, Fenerbah…, Fener…Fe…
Gecenin bir vakti şimdi.
Annem üstümü örtmüş formayla.
Ben seninle uyumuşum,
”Dalmışım sevdalara”
Yangınlar içindeyken bile!
Anlasana…
Doğancan Kanbur
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği