Sabah erkenden uyandım. Cebimde bir öğünlük yemek parası bile yok. Önümüzde aşkımızın, sevdamızın Euroleague yolunda çok önemli bir maçı var: Fenerbahçe Ülker – Nizhny Novgorod.
Başladım yakın arkadaşlarımla konuşmaya, bir lira iki lira olsa dahi borç alayım ki biletimi satın alabileyim. Herkese soruyorsun ama, malum ayın ilk haftasında öğrenci adam da para olmuyor. Güç bela denkleştirip çıktım yola, bilet almaya Ankara ayazında. O ana kadar girdiğim derslerden de randıman alamadım. Aklımda sevdam, dilimde aşk kokan besteler, adımladım yolumu. Tabi bir de kara düşünce vardı aklımı kurcalayan: “Ya bilet biterse?” Şükürler olsun aldım biletimi, cüzdanımdaki en sağlam yere yerleştirdim. Şimdi sıra gelmişti yol parasına. Sağa sordum, sola sordum denkleştirdim yol paramı da. Gidiyordum sevdamı haykırmaya. Saat 08.00’de çıktım buluşma noktasına, karnımda kelebeklerle. Mersin İdman Yurdu ile olan kupa maçını izledim kardeşlerimle. Muhabbet ettik saatlerce. Saat 01.00 olduğunda bindik otobüse, düştük yine yollara…
Yolda efkârlı besteler, aklımızdan geçenler vardı; hiçbiri bir Fenerbahçe kadar olamadı. Döndü dolaştı yine Kanarya’ya söylendi besteler. Bizim için önce Allah sonra Fener’di. O an borçlanmışım, param yokmuş, hiç önemi yoktu. Aç kalacak değiliz ya alırız bir ekmek paylaşırız en kötü ihtimalle. Sonuçta aşk, emek gerektirir. İndik İstanbul’da Kadıköy İskelesinde. Sonunda gelmiştik mabedin semtine. İçimde o heyecan git gide artıyordu. Akşamı beklemek istemiyordum. Arkadaşlarımla vakit geçirdim Anadolu Yakası’nda. Yoğurtçuya gittik sonra, diğer kardeşlerimizle buluşmaya. Besteler söyledik, haykırdık sevdamızı. En kötü gününde yanında olacağımıza ant içmiştik çünkü.
Yağmur çamur dinlemedik, dinlemeyiz de. Soğukmuş, buzmuş vız gelirdi sevgimize. Geldik Ülker Arena’ya. O soğukta beklettiler cefakâr taraftarları sanki bu aşkı hak etmemişiz gibi. Yine bestelerle efkârlandık, geçmişi hatırladık. Bir yandan da içeri girince kendimizden geçmeye hazırlandık. Saat 18.30 olduğunda açıldı kapılar. Girdik mabedimize. Aşk dolu sözlerle bağırdık. Gözümden yaşlar indi “Candan öte sevmedik mi seni Kanarya?!” derken. Gerçekten de candan öte seviyorduk. Yanımda en kötü günde yan yana olacağımız kardeşlerimizle çılgınlar gibi destekledik takımımızı. E tribün galibiyet getirir sonuçta, getirdi de. 92-79 kazandık. Bundan büyük mutluluk var mı ki dünyada? Düştük yola kan ter içinde soğuk içimize işlerken. Soracak olursanız, en güzel an da o zaten.
En sevdiğin insanlarla yola düşmek, mutluluk yorgunluk karışımıyla yoğrulurken… Boğazımız kurumuş, sesimiz kısılmış… Uzun sözün kısası “Biz hayatta en çok Fenerbahçe’yi sevdik.” Çekilen çileler bize güzel bir yemek sonrası demli çay gibidir. Her zaman, her yerde “Peşindeyiz Kanarya !”
Gökay Yıldız
1907 ÜNİFEB Ankara Üniversitesi