FENERBAHÇE ÜLKER :
Geçtiğimiz yaz Fenerbahçe Ülker, Avrupa’nın sayılı koçlarından hatta kimilerine göre en iyi koçu olan Zeljko Obradovic hamlesi ve yeni yapılanma ile bizlerin büyük bir heyecana kapılmasına sebep oldu. Final Four hedefi ve Lig şampiyonluğuyla yola çıkılan sezon öncesinde Obradovic her seferinde Euroleague’de Top 16 sonrasında ise Top 8’e kalmanın hedef olduğunu açıklamıştı. Tabi bizler bu kadar büyük hamleler ve transferler sonrasında Final Four hedefini iyice benimsedik fakat yapılanma henüz yeniydi ve kadromuz hala Euroleague’in elit takımlarıyla boy ölçüşecek seviyede değildi. Bütün bunların sonrasında Top 16’da üzücü bir şekilde elendik fakat en azından lig şampiyonluğunu kazanmış olduk. Bence ilk sene ve hedefler arasında değerlendirildiğinde göreceli bir başarı durumu söz konusu.
Sezon içindeki kadromuza baktığımızda genelde Bo Mccalebb-Bogdanovic-Emir-Bjelica-Zoric ilk beşiyle maçlara çıktığımızı gördük. Ligde Play-Off’lar öncesinde rahat oynayarak ligi domine ettiğimizi söyleyebiliriz fakat Euroleague’de yaşadığımız temel sıkıntı first-pass guard dediğimiz ikili oyunları ( pick and roll-pick and pop) iyi oynayabilen ve maçlarda ortalama asist değeri 6-7’lerde olan bir oyun kurucuya sahip olmamamızdı. Bo Mccalebb’in oyun yapısı daha çok penetreye ve transition ( geçiş oyunları ) yatkın olduğu için hücumda topu yönlendirme hep Emir’e kaldı ne yazık ki. Emir’in bu özelliklerinin kısıtlı olması sebebiyle hücumda hep acele ve organize olmayan şut seçimlerine baş vurduk. Grup aşamasında savunma sertliğinin üst düzeyde olmadığını biliyoruz bu sebeple grup aşamasını 1.sırada bitirdik fakat Euroleague’de fark yaratmak için Top 16’da elit takımlara karşı üst düzey savunma,yardımlaşma ve hücumda ikili oyunlar dediğimiz oyunları oynamak çok önemli. Bunu geçen sene en iyi başaran takımların başında çok önemli bir yıldızı olmamasına rağmen takım oyunu ve yardımlaşmayı hedef edinen Banchi’nin takımı ve bu sezon grup aşamasındaki rakibimiz Emporio Armani Milano’ydu.
Benim görüşüm bu sezon hedefimizin Top 8 olması yönünde. Final Four oynamak tamamen takım tecrübesine ve takımın ne kadar oturmuş olmasına bağlı. Bu sezonki gidenler ve gelenlere baktığımızda :
Gelenler : Ricky Hickman, Andrew Goudelock, Can Altıntığ, Serhat Çetin, Bogdan Bogdanovic
Gidenler : Linas Kleiza, Bo Mccalebb, Blagota Sekulic, Gasper Vidmar, İlkan Karaman, Barış Ermiş, Bojan Bogdanovic ( Çok büyük ihtimalle önümüzdeki sezon Brooklyn Nets’te forma giyecek.)
Gelenler ve gidenlere baktığımız zaman Koç Obrdaovic’in nasıl bir kadro yaratmaya çalıştığını az çok görebiliyoruz. Euroleague’de ikili oyunlara daha yatkın ama sıkıştığımız anlarda skor üretmekte zorlanmayacak (Hickman, Bogdan Bogdanovic, Goudelock) gibi isimlerin yanında şut özellikleriyle öne çıkan Can Altıntığ ve Serhat Çetin transferleri yapıldı. Fakat hala başta bahsettiğim first-pass guard seçeneği elimizde yok belki de genç yeteneklerimiz Kenan ve Berk’e bu konuda güveniyor olabilir Obradovic, sene içinde de birçok kez şans buldu bu oyuncular. Şu andan itibaren 1 veya 2 transfer yapılacağını düşünüyorum ki bunlar da muhtemelen uzun rotasyonu oluşturmak için olacaktır. Kulislerde konuşulan Jan Vesely ve Joel Freeland. İkisi de geldiği zaman boyalı alan savunmasında ve hücumda etkili olabilecek isimler. Jan Vesely yanlış hatırlamıyorsam 2010 veya 2011 draftında 6. sıradan seçilmişti.İkisi arasından benim tercihim Jan Vesely olur açıkçası .
Grup aşamasındaki rakiplerimize de göz atmakta fayda var.
FC Barcelona :
Euroleague’nin demirbaşlarından olmuş yıllardır top seviyede mücadele eden ve bahsettiğim elit takımlar arasında olan Barcelona geçtiğimiz sezon Final Four’da oynamış ve finalin kapısından dönmüştü. Kadrosunda Juan Carlos Navarro, Papanikolau, Ante Tomic, Huertas gibi önemli isimleri bulunduran İspanyol temsilcisi Joey Dorsey, Victor Sada gibi önemli isimlerle yollarını ayırırken Joel Doellman ve genç yetenek Tomas Satoransky’i kadrosuna dahil etti. Hem ikili oyunları hem de transition oyunlarını iyi becerebilen Barcelona’nın eksik gördüğüm tek yeri bazen maç temposundan düşmesi ve bu zamanlarda eğer Navarro da gününde değilse seriler şeklinde potasında sayı görüp geri düşmesi olabilir. Koç Xavi Pasqual’in de elit bir koç olduğunu söylemeden olmaz. Grup aşamasında Navarro ve Tomic’e özellikle dikkat ederek ve savunmada yardımlaşmayı üst seviyeye getirerek Barcelona’yı içeride ve dışarıda yenebileceğimizi düşünüyorum.
Panathinaikos Athens :
Kadrosunda gerçek bir skorer ve Avrupa basketbolunu domine eden Dimitris Diamantidis’i barındıran Panathinaikos da Euroleague’in elit takımlarından. Geçtiğimiz sezon koç değişikliğinden sonra takımın efsanesi Alvertis’in yönettiği Yunan temsilcisi çekişmeli geçen Yunanistan şampiyonluğunu final serisinde Olimpiakos’u 3-2 yenerek kazandı ve Euroleague’e Top 8’de son finalist CSKA Moskova’ya elendi. Alvertis’in basketbol kariyerine antrenörlükle devam etmek istememesinin ardından Dusko İvanovic’le anlaştılar. Geçen sezondan Michael Bramos, Jonas Maciulis, Stephane Lasme gibi önemli isimlerle yollarını ayıran Pana yeni sezon için henüz pek de bir transfer çalışmasında bulunmadı. Fakat 97’li dev 2.17’lik Papagiannis ve geçtiğimiz sezon Chalon forması giyen A.J Slaughter’a imza attırdılar. Benim düşüncem kadrosundan önemli isimler kaybetmiş olsa da Panathinaikos’un bu sezon da en azından Top 8’e kalacağı.
EA7 Emporio Armani Milano :
Yazının başında da bahsettiğim yardımlaşma ve takım olgusunun en üst seviyede olduğu takımlardan birisi Milano temsilcisi. Koç Banchi’nin 2 yıldır üstünde durduğu takım savunması ve hücumda ikili oyunları başarıyla yerine getiriyor Milano. Kadrosunda Gentile, Hackett, David Moss gibi önemli skorerleri barındırıyor. Bunun yanında kadrolarından fazlaca isimle yollarını ayırdılar bu sezon.Bunların başında Nicola Melli, Keith Langford ve C.J Wallace gibi isimler geliyor. Kulislerde konuşulanlara göre eski oyuncumuz Linas Kleiza Milano yolunda görünüyor. Onunla karşılıklı oynamak da bizler için keyifli olacaktır. İçeride ve dışarıda oynayacağımız Milano maçları gruptakı yerimiz açısından son derece önemli bir yer taşıyor. 2 maçtan gelecek 1 galibiyet, 1 mağlubiyet bize fazlasıyla yeterli olacaktır. Tabi ki iki takımın durumuna göre de 2 galibiyet alabiliriz, bu tamamen bizim sistemi oturtmamız ve takım içi yardımlaşmayı üst seviyeye getirmemize bağlı.
FC Bayern Munich :
Uzun yıllar Almanya’da orta sıralarda mücadele etmiş olan Bavyera temsilcisi kimi zaman Eurocup’ta da adını duyurdu fakat son yıllarda yapılan yatırımlar sonucu Alman Ligi’ni de domine etmeyi başardılar ve geçen sezon Euroleague biletini kaptılar. Kadrosunda Alman Milli Basketbol takımından bir çok ismi bulunduran Bayern’de öne çıkan isimler Steffan Hamann, Schaffartzik, Benzing ve özellikle Boşnak basketbolcu Nihad Djedovic. Djedovic şu an takımın yıldızı konumunda. 2 ve 3 numara oynayabilen basketbolcu takımın skor yükünü çekiyor. Geçen sezonda kendi evlerinde Euroleague’in kadro olarak en güçlü takımı Real Madrid’i kıyasıya mücadele sonrası 86-85 yenmeleri maçın son anına kadar mücadele ettiklerini ve isteklerini ortaya koyuyor. Fakat yatırımlara rağmen Bayern’in bu zorlu gruptan çıkacağını düşünmüyorum. PGE Turow’un üstünde 5. bitirirler muhtemelen grubu. Ayrıca içeride ve dışarıdaki iki maçı da kazanacağımızı düşünüyorum
PGE Turow :
Aslında Turow için ne yazsak biraz farazi kalıyor. Polonya temsilcisi tam bir kapalı kutu. 3 sene sonra Avrupa seviyesinden yeniden oynayacaklar. Son olarak katıldıkları 2011-2012 sezonu Eurocup’ta grup aşamalarını geçememişler. Şu an takımın en önemli oyuncusu guard Lukasz Wisniewski. Açıkçası pek fazla izleme şansım olmadı ve şu an kapalı kutu oldukları için yorum yapmak güç fakat böyle bir grupta büyük ihtimalle amiyane tabirle averaj takımı olurlar.
Umarız transferler ve kadro planlamasıyla birlikte taraftarımızın desteğiyle bu sene rüya gibi bir sezon geçirir, Final Four hedefimize ulaşabiliriz.
Ali Emre Manav
1907 ÜNİFEB Hacettepe Üniversitesi