1907 ÜNİFEB

Güle Güle Koca Adam

2006’da ramazan paketi gibi yapılan dörtlü transferle girmişti hayatımıza. Zico’lu 06-07 kadrosunun en çok saç baş yolduran oyuncusuydu belki de. İzmir yolunda Trabzonspor’dan şampiyonluğu almaya giderken, Alex’in penaltıyı kaçıracağı ama son dakikalarda onun kafayı vurup kupayı getireceği hangimizin aklına gelirdi ki? Oluyor işte…

Sonra hiçbirimizin hayat boyu unutmayacağı 07-08 sezonu. Sezon başı, Zico Deivid’e olan güvenini açıklıyor, onu kadroda tutuyor. Anlamlandıramıyoruz. Bir eylül sabahı Deivid idari menejer Volkan Ballı’ya “Rüyamda gördüm, bu akşam golüm var” diyor. Ve o eylül günü unutulmazlar arasına giriyor bizim için. Fenerbahçe, Türk futbol tarihinde şu ana kadar A klasmanındaki uluslararası bir takıma karşı oynanmış en üst düzey futbolu oynuyor. İnter kendi sahasına hapsoluyor.

Çalımla bel kırıp, ortayı açan Alex de Souza; volenin, golün adı Deivid de Souza.
O golü stadın hemen yanında oturan bir arkadaşım şu sözlerle anlatıyor: “Maçı televizyondan izliyoruz, dışarıda gürültü yükselmeye başladı, top daha ortalarda bir yerde. Sonra bir anda ev başımıza yıkıldı sanki, 4-5 saniye geçti golü gördük.”

Hemen ardından Cska deplasmanı. Arkadaşlarla izliyoruz maçı. Moskova’nın soğuğu Cska defansının hatasıyla kırılıyor ilk başta, maçın ilk dakikalarında Alex’le öne geçiyoruz. Ardından klasik Fenerbahçe’ye geri dönüyoruz ve 2-1 geriye düşüyoruz. “Oysa ne kadar güzel gidiyordu her şey” diyorduk halbuki… Dakikalar yine seksenleri gösteriyor. Deivid uzaktan vuruyor. O kadar uzaktan vuruyor ki benim ağzımdan cümlenin şu kadarı çıkmış oluyor: “O kadar uzaktan vuru…” ve gol! De Souza’lar bize göz kırpıyor sezonun geri kalanı için.

07-08’in unutulmazlarından biri de yengeç dansı oluyor. Mucit yine Deivid. Galatasaraya karşı oynanan klasik bir maçta skoru 2-0’a getiren Deivid Brezilyalılarla birlikte yengeç dansına başlıyor. O dans daha sonra Trabzonspor ile devam ediyor.

İspanya’dayız bu kez de. Şampiyonlar ligi ilk 16’sının ilk ayağında Sevillayı devirmişiz Kadıköy’de. Şimdi tur arıyoruz. Beyoğlu’nda Ünifeb’in en kalabalık maç izleme organizasyonlarından birindeyiz. Daha ilk 15 dakikada 2-0 geriye düşüyoruz. O ikinci golün ardından güvenim kırılıyor ve ağzımdan tek bir cümle dökülüyor “Buraya kadarmış”. Muhtemelen takım da aynen bunu söylüyor kendisine ki üzerindeki gerginliği, ölü toprağını atıyor bir kenara. Duran toplardan sekenleri Deivid 2 golle değerlendiriyor. Önce maç penaltılara, sonra mutluluk İstanbul’a gidiyor. O anlardan hatırladığım mekanın yerle bir olduğu ve bu coşkuya mekanın sahibinin de bize katılarak eşlik ettiği.

Mutluluk İstanbul’da… Chelsea’ye karşı çeyrek finalde oynuyoruz. 21.30’da biten sınavdan erken çıkıp taksiyle maça geçiyoruz. Ortalık mahşer yeri. Chelsea, Chelsea gibi oynuyor, baskılı. İşimiz zor. Nitekim geriye de düşüyoruz. İlk yarı bitiyor, taraftar takımı alkışlıyor, Zico içeride takımı ateşliyor. Önce Kazım eşitliği getiriyor, çıldırıyoruz. Ve yine maç saati seksenlerde. Deivid bu kez uzaktan değil, uzaydan vuruyor. Öyle bir şut ki koordinatları verilmiş bir füze gibi, tam çatala gidiyor. Golle ayakları yerden kesilen taraftar, geçerken nirvanaya da uğruyor. Öyle ki gol sonrası düşüyorum ama konser sırasında seyircilerin üzerine atlamış gibiyim. Deivid yengeçle koparken, ben tribünde havada geziyorum! Londra’da elensek de gururluyuz, o kadar gururluyuz ki “Gökhan’ın o şutu girseydi” diye hayıflanmaya bile tenezzül etmiyoruz.
Sezonun yıldızı “De Souza”lar… Her zamanki gibi Alex ve bu kez bir de Deivid.

08-09 hazırlık kampında ayağını kırıyor Deivid, içimiz burkuluyor. Aradan bir hafta geçince de annesini kaybediyor, canından çok sevdiğini. Doktorlar Brezilya’ya cenazeye gitmesine izin vermiyor. Ağlıyor Deivid, göz yaşları bizim içimize akıyor. Bize mutluluklar yaşatan o adam, hüzün dolu günler geçiriyor. Taraftar hiç olmadığı kadar yanında bu kez. Aragones’li sezon berbat geçiyor. bu sırada aradan aylar geçiyor, deivid iyileşiyor. Ve uzun bir süre sonunda ilk kez çıkıyor sahaya, son dakikalarda yine. Tribünlerden gelen çılgınca bir alkış arasında, sakat ayağının üzerinde 3 kez sekerek giriyor sahaya. Ve golünü de atıyor. Hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Bütün stat, yedek kulübesi bile ayakta onu alkışlıyor, O annesini özlüyor. İnsan…
Sezon boyu akıllarda kalan tek güzel anı 4-1’lik Galatasaray maçı. Uzatmalarda atılan golle kapanış yine Deivid’ten yengeç dansıyla geliyor.

09-10’da da toparlanamıyor tam anlamıyla Deivid. Daha doğrusu akıllarda hep mucizevi 07-08 sezonu olduğu için, beklentiler hep yüksek kalıyor.
ve bugün…

Deivid Brezilya’ya dönüyor. Kalbimizde bu kadar güzel anı bırakarak.

Evet, ben de istedim dönmesini ama futbol anlamında bir şey veremiyordu artık. Haksız mıyım? Bir de yabancı kontenjanı var, takımdaki Brezilyalı gruplaşması… Ooooo… “Bir sezon oynadı, sonra yattı adam resmen”, “O kadar parayı ben alacağım…”

Ve gidiyor işte…

İnsan sevdiğinden ayrılırken aklına hep en güzel anılar, birbirine en çok muhtaç olduğu anlar geliyor. Geçmişten özenle bunları seçiyor. Sonra içi burkuluyor, ayrılamıyor, dayanamıyor, özlüyor…

Evet özlüyor, bir gün gelecek “O parayı ben alacağım…” diyen adam, “Deivid’i bırakmayacaktık ağbi” diyecek tribünde. İnsan, tuhaf.

Güle güle koca adam! Sana getirdiğimiz baklavalar helali hoş olsun!

Kıvanç Müçek
1907 ÜNİFEB – Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği

Bizi Takip Edin

Aşağıdaki simgelere tıklayarak sosyal medya hesaplarımıza ulaşabilir, bizi takip edebilirsiniz.