Canımızdan çok sevdik biz. Ondandır bu vazgeçemeyişimiz.
Çocukken; giydiğimiz formamızdı aşkımız, Sarı – Lacivert tişörtlerimizdi… O tişörtü giydiğimizde hepimizde ”Ben Fenerbahçeliyim ha” havası olurdu. Uğruna kavgalar bile ettik çoğu kez. ”Anne eldivenlerim Sarı – Lacivert olsun bak” dedik çoğumuz. Sonra büyüdük, sevgimiz de büyüdü.
Kimimiz ekran başından sevdi, kimimiz tribünden. Bazılarımız radyodan, bazılarımız ne gördü ne duydu ama yine de çok sevdi. Hepimiz aynı anda birbirimizi hiç tanımadan gözyaşı döktük, aynı anda bir golde sevinç çığlıkları attık. Aynı anda bağırdık: ”Şampiyon Fenerbahçe” diye.
Bir maçta yenildiğimizde bile ” Onlar yenildi ” demedik hiç. ” Biz yenildik.” dedik hep. Sanki biz oynuyorduk. Onlar sakatlandı bizim canımız yandı. Onlar gol attı biz haykırdık sokaklarda. Hiç tarif edemedik, hiçbir kalıba da sığdıramadık bu sevgiyi. Ne ucuz bir gol yediğimizde vazgeçtik bu sevdadan, ne 3 Temmuz’da… Her defasında daha da sımsıkı bağlandık birbirimize, Fenerbahçemiz’e. Tepkiler aldık. ”Oğlum bu takım tutulur mu ya”, ”Yine yenilmişsiniz” dediler. Bazen bazı spor yorumcuları atıp tuttu hakkımızda. Hiç düşünmediler ki biz ”Yensek de yenilsek de” demişiz, yemin etmişiz ”Bu sevda ölene dek sürecek” diye.
Şimdi; hangi güç, hangi insan vazgeçirebilir ki bizi çocukluk aklımızla âşık olup, bugüne kadar büyüttüğümüz sevdamızdan?
Merve Karakaya
1907 ÜNİFEB Karabük Üniversitesi