Hoş geldiniz!
“Hoş bulduk” diyorsanız; ilk adımı atmış, sayfamıza girmiş veya foruma üye olmuşsunuz ve böylece 1907 ÜNİFEB ailesinin içine girmek için kapıyı aralamışsınız demektir. Bundan sonra bu ailenin bir parçası olup olmadığınızı, “4 yıllık değil 40 yıllık” sloganımızı sloganınız yapıp yapmayacağınızı; yine siz, hal ve hareketlerinizle belirleyeceksiniz.
Bu yazıyı neden yazdım? Bu yazı, 1907 ÜNİFEB’in içinde bulunduğum süre boyunca arkadaşlıklarını, dostluklarını esirgemeyen kardeşlerime hem bir vefa borcudur hem de yeni gelen kardeş adaylarımıza naçizane tavsiyelerimdir. Bir gün sorarlarsa “üniversitede yaptığın en güzel şey ne?” diye, kesinlikle cevabım bu ailenin bir üyesi olmak derim. Düşünsenize aslında muhteşem bir şey; stant açmış, kendi aralarında eğlendikleri çok belli, aynı renge gönül vermiş sarı tişörtlü gençlerin, “4 yıllık değil 40 yıllık” dostluk sloganlarına hayran kalıyorsunuz, ardından üye oluyorsunuz ve sayısız kardeşiniz oluyor. Üstelik sadece kendi üniversite örgütlenmenizde değil, Türkiye’nin dört bir tarafında. Birlikte deplasmana gidiyorsunuz, sosyal sorumluluk projeleriyle Fenerbahçe’ye ve çevrenize artı değerler katıyorsunuz; bunları yaparken uykusuz kalıyor, sabahlıyor, tartışıyorsunuz ama her defasında güne “iyi ki”lerle başlayıp mutlu oluyorsunuz. Arkaya dönüp baktığımda üniversite hayatımın en değerli anlarını “Fenerbahçe’nin Aydınlık Geleceği” ile geçirdiğimi görüyorum. En basit anlatımıyla kadınların seyirci olarak yeni yeni yer bulduğu günümüzde bile ne işi var demeden her anlarında yanlarında olmamızdan mutlu olan ender taraftar gruplarından ÜNİFEB, ki bu göz ardı edilemez bir ayrıcalık. Ve aslında ne kadar değerli, her hafta maç izleme saatlerimizde maçtan saatler önce gelip yaptığımız sohbetler, maçın en sinir bozucu anlarında sessizliği bozan besteler ve herkesin anlaşmış gibi aniden sarıya lacivert olup motive olması, deplasman yollarında yapılan muhabbetler, projeler için saatlerce yapılan beyin fırtınaları…
Peki ÜNİFEB’li olmak ne demek? ÜNİFEB’li olmak, asla yalnız değilsin demek, bazen bir ayda 1600 km yapmak ve bundan asla yorulmamak demek, ne yapılabilir sorusuyla sürekli aklının dolu olması, ağladığında güldüğünde kısacası her anında yanında sana değer veren insanların var olması demek, yeni insanlar tanımak, onlara güvenmeyi öğrenmek demek, kendine güvenmeyi öğrenmek demek, Türkiye’nin hiçbir yerinde evsiz kalmamak demek, bahar şenliği demek, kış şenliği demek, 5000 kişiyle kırılan Anıtkabir ziyaretleri demek, sarı polarlı çocuklar, güzel çocuklar demek, C blok demek, hababam demek bazen, bazense kan bağışı demek, kimi zaman fidan olup büyümek, kimi zaman kitap olup okunmak demek.. ÜNİFEB’li olmak demek daha bir sürü güzel his ve an demek..
Aramıza katılmak için ilk adımı atmış kardeş adaylarımız, 1907 ÜNİFEB’te geçirdiği her ana şükreden biri olarak size verebileceğim en önemli tavsiye, içinde bulunduğunuz her anın kıymetini bilin ve bunları yaparken “eğlenmeyi” de bilin. Ve aralarında bulunduğum her yıl, her gün, her dakika varlıklarına minnet duyduğum kalbime dokunan, kalbine dokunduğum 1907 ÜNİFEB ailesinin ismini saymakla bitiremeyeceğim her üyesine, beni bu aileye dahil eden olağanüstü insan Nedim DERELİ’ye; ilk andan itibaren akıl danıştığım, ”annelik” sıfatını bana ilk atfeden Serdar GÜLŞEN’e; en zor anlarımda bile yanımdan hiç ayrılmayan, kardeş olduğunu hissettiren Mert BALSOY’a; ne zaman telefona sarılsam hiçbir zaman beni geri çevirmeyip anlayışla karşılayan Enes Safa ERDEM’e; onunla kaçırdığım anlara yandığım ama mezun olurken bile yanımda bulduğum ağabeyim Atilla ÇEVİK’e, misafir olduğum her seferinde nereden çıktı demeden konuk eden 2. evim bildiğim Hatayfa ve Adıyaman’a ve son olarak bana tüm duyguları yaşatan her biri özel canım ailem Çukurova Üniversitesi örgütlenmesine binlerce kez teşekkür ederim. Hepiniz iyi ki vardınız. İyi ki varsınız.
Duygu SARI
1907 ÜNİFEB Çukurova Üniversitesi