Bebeklikten başlar renklere olan aşk. Gözünü açarsın da ilk karşına çıkana bu benim dersin ya, işte bende öyle sahiplendim ilk karşıma çıkan renklerimi. Babam dedi “FENERBAHÇE” ben ise “Sarı ve Lacivert”. Onlar benim renklerimdi sadece benimdi. Çocukluk başlamıştı artık renklerin bir anlamı vardı. Benim renklerimi anlamlandıran, onlara aşk dedirten, sevda dedirten ve nerede olursa olsun peşinden koşturtabilen “Fenerbahçe” vardı.
İlkokul çağları başlar. İlk kavgalar, ilk okumalar, ilk tartışmalar. Ama ben bilirim en büyük Fenerbahçe. Hiç unutulur mu benim adım Rapaic’ler. Top peşinde koşarsın, “benim takımım Fenerbahçe ha ona göre” lerle başlarsın maça. Yensen de yenilsen de adın Fenerbahçe’dir. Bizim sınıf hep Fenerbahçe zaten. Defterin ilk sayfasıdır Fenerbahçe. Benim resim defterim öyle çok renkli değildir mesela, sarı güneş ve lacivert tepeler. Sarı ağaçlar ve lacivert nehirler. Defterin ön kapağıdır Fenerbahçe. “Kırtasiyeci amca Fenerbahçeli defter var mı?”, “Ya kalem?”, “Ya silgi?”. Yıllar geçse de ilk renkler silinmez gözlerde. Sonra lise çağları başlar. Biraz daha serttir o çağlar. Kan damarda durmaz. Damarlarımı kessen Sarı Lacivert akar diyenlerdensindir. Öylede delisindir.
Aslında ben hep televizyonlardan izledim. İlk rengimi. Annemle tartışma sebebimdir çoğu kez “dizi başlıyor aç şunu maç var kapat şunu.” Yakın zamana kadar görememiştim onu. Ah şu imkânlar işte… Ne yaparsan yap imkânlar işte. Ama var ya ilk deplasman renklerimle ilk buluşmam. Kalp dayanmaz be. Bebeklik, çocukluk, gençlik çağların be o renkler. Öğrencilere burs vermeyin, Fenerbahçelileri maçlara götürün…
Zaman akar gider ama baki kalan tek şey vardır. En büyük sevda ilk renkler Fenerbahçe. Sen büyüdükçe çağ atlarsın şunu hatırlıyor musun soruları gelir bazen hatırlayamazsın. Tek hatırladığın Fenerbahçe’dir. Çünkü ilk renkler FENERBAHÇE.
Melih Pehlivan
1907 ÜNİFEB Adıyaman Üniversitesi