Kim bilirdi ki…
Yorgun geçen bir süreçti koca sezon. Sezon başı belirsizliklerle başlayan bir süreç, teknik adamsız kalınan bir dönem ve adeta freni boşalan bir kamyon gibi geçen yaz ayları. Herkes ne olacak diye düşünürken birisi vardı ki, takımı savunma pozisyonundan şaha kaldırıp her türlü zorluğa karşı ”biz 24 kişiyiz ve bu takım şampiyon olacak” demeçleriyle her maça azimle tutunan teknik patron Ersun YANAL.
Kimse kolay olacağını düşünmüyordu, olmayacaktı da. Lakin süreç o kadar hızlı ilerliyordu ki takım Arsenal ve Konya yenilgileri almış, CAS kararları onanarak takım 2 sene Avrupa arenasında yok sayılmış ve taraftarlar adeta şamar oğlanına dönmüştü. Ancak Ersun hoca kendinden ödün vermiyor ve tüm takıma kol kanat oluyordu. Takımın tüm olumsuzluklara bir reaksiyon göstermesi gerektiğini çok iyi biliyordu. Bunu önünde oynayacağı ilk maç olan Eskişehir maçıyla başlayacak seri galibiyetler ile taçlandırmalıydı. Nitekim, Fenerbahçe öyle bir reaksiyon gösterdi ki 15.haftaya gelindiğinde 12 galibiyet 2 beraberlik ve tek mağlubiyeti bulunuyordu. Ancak bu başarıyı taçlandıran futbolcularda, dikkatlerden kaçmayan sadece galibiyetler değil, ekstra dinamiklik ve güç ile deplasmanlarda kazanılan maçlardı. Kasımpaşa, Erciyes, Bursa, Antalya ve Rize’de kazanılan maçlar zirvede koltuğunun sapasağlam olacağının göstergesiydi. Ancak bu maçlardan birisi var ki şampiyonluğu ve şampiyonluk maçını tetikleyeceğini kimse bilmiyordu.
O maç, Rize’de idi. Tarihler 7 Aralık 2013’ü gösteriyor, deplasman tribünü adeta tarihe tanıklık ettiğinden haberi olmayan C blok elçileri ile doluyordu. Deplasman için Rize’ye gelen Samsun, Erzurum, Karabük, Bolu, Düzce ve Trabzon örgütlenmelerinin tarihe tanıklık ettiğini kim bilirdi ki… Kenetlenmiş bir tribün, yollarda geçen 19 saatlik yolculuğa değsin be ‘FENER’ gerisi boş gözleriyle bakıyordu dolu dolu. Maçta, Rize öne geçiyor ama takım maçı bırakmıyordu. Baroni frikikten füze yolluyor ve taraftarına koşuyor, Webo attığı golle takımı öne geçiriyor ama şampiyonluk golü olduğunu bilmeden seviniyordu. Kazanmayı alışkanlık haline getiriyorduk artık. Seriyi devam ettiriyor hedefe bir adım daha yaklaşıyorken aslında şampiyonluğu kutluyorduk.. Kim bilebilirdi ki tam on yedi hafta sonra 31.hafta geldiğinde Çaykur Rize takımı Fenerbahçe ile Kadıköy’de bayan ve çocuklar önünde dünyada daha önce eşi benzeri görülmeyen bir olaya şahitlik edeceğini. Kim bilebilirdi ki oynayacakları maçın Fenerbahçe’nin şampiyonluk turu atacağı maç olacağını. Kimse hesaplamamıştı, kimse öngörü bile sunamıyordu. Ancak bir gerçek vardı; 14.haftada Rize’de kum rüzgârında ayakta duramayan Furkan’dan, ilk deplasmanına çıkan Şevket ve Emre’sinden, iki hafta sigaradan feragat edip Rize’ye gelen Buğrahan ve Köksal’ından, bizde varız diyerek araca atlayan Bolulu Cengiz ve Tolunay’ından, 45 saat yol kat eden Düzce tayfadan bu sefer görevi kalesine sahip çıkan dişi kanaryalar devralacaktı.
Hem de öyle bir devraldı ki…
Satışa çıkan 52000 bilet bir buçuk saat içerisinde tükendi. Kapalı gişe idi yine mabed. Bu sefer tarihe tanıklık sırası bayanlardaydı. Yurdun dört bir yanından maça adeta akın vardı. Peşindeyiz kanarya diyen herkes maça geliyor, Kadıköy ise süslenmiş sadece dakikaları sayıyor, özlediği havasına yeniden kavuşacağı saniyeleri bekliyordu. Tarihe tanıklık etmiş olmanın hazzıyla Rize’de yer alan 10 kişilik tayfa bu sefer aynı sayı ile bayanlara yerlerini bırakıyor ve onları bu sefer Kadıköy’e taşıyordu. Akrep ve yelkovanın birbirini kovaladığı dakikalar su gibi akıp geçiyordu. Ancak sessizlik hâkimdi Kadıköy’de. Fırtına öncesi sessizlikti bu. Yaşanılan onca zorluklara Kadıköy sus payı veriyordu belki de. Şampiyonluk maçı için bu sefer niceleri Kadıköy’de niceleri Hemdem’deydi. Bir şampiyonluğa göğüs gerenler, bir tarihi alıp götürecekti. Maç saati gelene kadar geçmeyen zaman, şampiyonluk hırsıyla adeta dakikalara inat maç bitimini bekliyor, Türkiye’nin dört bir köşesi yanmaya hazırlanıyordu. Maç başlıyor Fenerbahçe şampiyonluğuna yetecek 1 puanı alıyor,19. Zaferini Ali İsmail’e, Burak Yıldırım’a, Ahmet Atakan’a, Fatma Ablamıza, Mümtaz Amcamıza, Selçuk Yula’ya ve tüm Türkiye’ye haykırıyordu. Meşaleler yanıyor, maytaplar patlıyor, havai fişekler atılıyor ve herkes aynı sloganda birleşiyordu.. Mayıslar sizin olsun, biz NİSAN’da şampiyonuz!
Velhasıl kelam;
Şampiyonluk yarışı koca bir maratonsa eğer, tüm camia bunun en ağırını koşmuştu. Özveri, sorumluluk ve disiplin Fenerbahçe’ye hak ettiği şampiyonluğu getirdi. Kim bilir o ekrana gelip giden ‘Şampiyon FENERBAHÇE’ yazısını bir daha hiç bu denli aramayız, kim bilir…
Görkem TOKGÖZ
1907 ÜNİFEB Karabük Üniversitesi