Müthiş bir maç. Geçen yıl Final-Four’da karşılaşmış iki takım. Bir yanda Top 16’yı 3 maç kala garantilemiş bir Fenerbahçe, diğer yanda son Euroleague şampiyonu olmasına rağmen grupta iki galibiyet ve beş mağlubiyet alıp, bu maçı da kaybettiği takdirde çok büyük ihtimal gruptan çıkamayacak olan son sırada ki Real Madrid.
Öncelikle bu maç bizim için çok daha önemliydi. Çünkü geçen yıl yarı final de bizi saf dışı bırakmış olan Real Madrid’i ilk maçta olduğu gibi hem de Madrid’de yendiğimiz takdirde turnuva dışına bırakmış olacaktık. Ve bu sayede geçen senenin rövanşını çok daha sert bir şekilde almış olacaktık. Kulağa çok güzel geliyor. Ama maalesef olmadı. Uzun süre önde götürdüğümüz maçı genel olarak bireysel hatalarımızla vermiş olduk. Şimdi sizlere elimden geldiğince maçı periyot periyot analiz etmek istiyorum.
1. Periyot
Maça Bobby ile güzel ve gayet hızlı bir hücumla giriş yaptık. Ve periyot boyunca hücumdaki akıcı ve güzel oyunumuzu sürdürdük. Periyot boyunca Gigi’nin 4 numara pozisyonunda ki oyun zekası öne çıktı. Buna bir de doğru hücumlar akabinde bulduğumuz dış şutları sayıyı çevirince periyodu 28-18 önde kapatmasını bildik.
2. Periyot
İkinci periyot Real sert savunma yapıp, hücumda topu doğru dolaştırınca bir anda 14-0’lık bir seri ile kendimizi 32-28 geride bulduk. Obradovic’in molası sonrası kendine gelen takımımız bu periyotta ki ilk basketini 5. dakikanın sonuna doğru Pero ile buldu. Ve moladan sonra 9-0 lık bir seri yakalayarak 37-32 ye getirdik durumu. Fark bi ara tekrar bire kadar düşse de Vesely’nin pota altındaki etkinliğini kullanarak devreyi 45-36 önde kapattık.
3. Periyot
Bu periyotta yoğun bir şekilde Udoh’un eksikliğini hissettik. Erken faul problemine giren Vesely’nin yerine giren genç oyuncumuz Ömer Faruk pota altında Vesely’nin gösterdiği sertliği Ayon ve Reyes’e gösteremeyince geri düşmek kaçınılmaz oldu. Ve arka arkaya sayılar bulup taraftarın desteğini alıp havaya giren Real savunmada da gayet iyi işler yaptı. Maç boyunca en iyi yaptığımız iş olan pota altından uzak tutarak, iyi yardımlaşıp penetre yollarımızı kapatarak ve dış şutlara kolay izin vermeyerek bizi periyot boyunca sadece 10 sayıda tutarak son çeyreğe 56-55 önde girdiler.
4. Periyot
Hava yakalayan bir Real in durdurulmasının zor olduğundan bahsetmiştim. Periyoda devreye girmemesi gereken oyuncuların başında gelen Sergio Llull’un üçlük isabetiyle başladık. Ve bu üçlük ile ritmini yakalayıp hücumda önderlik yapan Llull’un eşliğin de bir anda 61-55 ile Real’e onlar için maçta ki en büyük farkı verdik. Maç 66-61 iken önce Sloukas’ın harika alley-opp pasını harika bir smaçla tamamlayan Vesely ile sonrasında Sir Bobby’nin üçlüğü ile maça 66-66 dengeyi getirmemize rağmen maç 68-66 iken önce Kalinic’in amatör bir şekilde 2 kişinin arasında birebir denemesi, sonrasında Melih’in basit bir hücum ribaundu vermesi sonucu 72-66 geri düştük. Bunun üzerine pota altında açık ara en etkin isim olan Vesely’e top atmayıp, saçma atışlara kalınca bir buçuk dakika kala ilk defa çift haneli yani 76-66 geri düştük. Ve bu dakikadan sonra doğal olarak maçı çeviremeyip genel olarak kendi bireysel hatalarımızla 80-73 kaybederek, Real Madrid’i eleme fırsatını tepmiş olduk.
Kaybetme sebeplerimizi şöyle sıralayabilirim;
– Vesely’nin erken faul problemi sonucu Ömer’in aynı üretkenliği gösterememesi
– Kritik yerlerde ki özellikle ikinci yarıda ki çok basit top kayıplarımız
– Melih ve özellikle Bogdan’ın bir türlü oyuna girememesi
– Ritmini bulduğu an durdurulması en zor oyunculardan biri olan Sergio Llull’u ikinci yarı bu ritmi bulmasına izin verişimiz.
– Son periyotta bir ara ısrarla maçın en iyi ismi olan Vesely’e top vermeyişimiz.
– Ve ikinci yarı Gigi’ye doğru yerde pas atmayıp, gerekli yardımı yapmayışımız.
– Son olarak tabi ki Ekpe’nin eksikliği.
Ve elimden geldiğince yaptığım analiz bu. Kaybettik. İntikam ve ya rövanşı alamadık. Olsun canları sağ olsun. Genel olarak baktığımız zaman sezon başından beri hemen hemen her maç üzerine koyan bir Fenerbahçe var ki Hickman aramıza katıldığı zaman çok daha üretken bir takım izleyeceğimizin şüphesi yok. Tabi en önemli faktörü unutmamak lazım Zeljko Obradovic. Kesinlikle her zaman bu takıma gelmiş en büyük lütuf olarak kalacak kendisi. Ve inanıyoruz ki bu yolun sonu Berlin ve biliyoruz ki bu sene o sene. Berlin’de o kupa ellerde yükselecek. Bu sene daha yüksek sesle söylüyoruz; ”Olacak beyler olacak!”
Mehmet Kaan Han HAYBER
1907 ÜNİFEB Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi