İstanbul’da hava güllük gülistanlıktı. Akşam yola çıkılacak olmasının verdiği heyecan ile öğlen gelmiştim Kadıköy’e. Hava o kadar güzeldi ki ”Şimdi işin yoksa Ankara’ya git” diyordum içimden. Çünkü ertesi gün Galatasaray maçı vardı ve yetişememe ihtimali yüksekti. Kafamdaki soru işaretlerini bastıran bir duyguyu da kalbimden atamıyordum. SADAKAT. Doğduğumdan beri acısını içimde yaşadığım; yolundan, izinden ayrılmadığım Atam’ın huzuruna çıkacaktım.
Bütün bu duygular ile bindim otobüse ve yolculuk başladı. Uzun yolculukları o güne kadar hiç sevmezdim. Otobüsteki herkeste bir heyecan bir gurur, Ulu Önderimizin huzuruna çıkacak olmanın verdiği mutluluk vardı. Sabah 6’da Ankara’ya vardık. Benim üstümde incecik bir hırka vardı ve Ankara’nın soğuğunu daha önce tatmamıştım. Bir kardeşimin montunu bana vermesiyle soğuktan biraz kurtulabildim. Saat 6’dan, 10’a kadar ayakta bekledik. Soğuk, yorgunluk üst üste geliyordu ama kimse de bir sitem, bir kızgınlık yoktu. Binlerce sarı giymiş insan vardı, kuyruğun sonu gözükmüyordu. Kabire girdiğimizde zorluklar artmaya başlamış, ilerleyemiyorduk adeta. Ama sonunda saat 13’te Atam’ın huzuruna çıktım. Gurur, acı ama en önemlisi sadakat duygusunu iliklerime kadar hissediyordum. Soğuk,yorgunluk umrumda değildi. Herkes tatmin olmuş, huzurlu hissediyordu. Saat 13.30’da İstanbul için tekrar yola koyuldu ve maça da yetiştik.
Gün bittiğinde yorgunluk artık dayanılmaz raddedeydi. Ama hayatımın en mutlu yorgunluğunu hissediyordum. Gurur yüklü bir şekilde koydum o gece kafamı yastığa. Çok büyük zorluklar çekmiştik bir sene önce. Yağmur altında giden de , sınavı olmasına rağmen gelen de, Anıtkabir’e 5. kez giden de. Ama hepimiz kendimizle gurur duyuyorduk.
Atam’ızı bir kez daha ziyaret etmeyi dört gözle bekliyoruz. Biz her sene olduğu gibi ,her zorluğa rağmen o onuru bir kez daha tadacak ve Atam’ızın huzuruna çıkacağız. Ya sen?
Tolgahan Feyizoğlu
1907 ÜNİFEB İstanbul Teknik Üniversitesi