Rüya gibi bir sezon, Avrupa’nın devlerine yaşatılan hezimetler ve Final Four..
Geçen sezonun özetini 3 cümle ile anlatsak herhalde farklı bir yanıt çıkmazdı ortaya. Rüya gibi bir sezonun ardından yaz döneminde, seneye de aynı başarıları yakalamak amacı ile kurulan kadroyu, gelenleri ve gidenleri gözlemledik.
1 sezon boyunca önce Euroleague’de bir maçta en fazla 3 sayılık isabet rekorunu kıran Andrew Goudelock ve MVP Bjelica’yı yollamamız kafada soru işaretleri oluşturmaya başlamıştı. ”Yerleri dolar mı?” sorusu ile kafalar karışmaya devam ederken gelen Bobby Dixon hamlesi ile Goudelock’un yeri ve görevi doldurulmuştu(en azından doldurulması amaçlanmıştı). Dixon sezon içerisinde perde sonrası gelen ani üçlükler, içeri girerken hücumu sayı ile sonlandırması ve daha birçok oyun içi opsiyonu ile Andrew Goudelock’a benzemekteydi(kalite olarak Goudelock’a yaklaşabilir mi soru işareti tabii).
Önceki sezon Hickman’ın sakatlanmasının ardından çok büyük sıkıntı yaşadığımız oyun kurucu pozisyonuna Dixon hamlesini yaptıktan sonra üstüne bir de Olympiakos’un yedek guardı, Spanoulis’in arkasında hem görev bekleyip hem de Spa’dan birçok şey öğrenen Sloukas ile anlaşıldı. Bu iki ‘başarılı’ hamlenin ardından oyun kurucu bölgesinde sıkıntı kalmamıştı. Üstüne üstlük bu iki hamleden sonra, geçen sezon şans bulmaya başlayan Berk Uğurlu da hem Sloukas hem Dixon’dan çok şey öğrenip oyununu geliştirme imkanı bulacaktı. Her iki açıdan da çok başarılı hamleler olup sezon içinde sıkıntı yaşamayacağımızı düşünüyorduk ki şu ana kadar oynanan maçlarda da çok fazla problem görmedik(böyle devam etmesi dileği ile).
Bogdan Bogdanovic’i takımda tutan koç Obra, yanına bir transfer yapmayarak Sloukas/Dixon rotasyonunda zaman zaman Sloukas’a 2 numarada görev verdi. ‘2’ numara rotasyonunda da sıkıntı yaşamayan Fenerbahçe Ülker, geçen sezon adeta kanayan yarası olan pota altı bölgesini öyle bir donattı ki, son 5 yılın en kaliteli rotasyonunu oluşturdu.
Önceki sezon gayet yetersiz olan Zoric, Oğuz ve Semih’i yollayan Obra, Udoh, Antic ve Bjelica’nın yerine Datome’yi takıma katarak geçen sezon çok sıkıntı yaşanan pota altı sorununu halletmiş oldu. Yabancıların yanında Karşıyaka’dan takıma dahil edilen Barış Hersek hamlesi ile de rotasyon tamamiyle tamamlanmış oldu.
Geçen sezon Bjelica ve Goudelock üzerinden sayılar bulan ve iki oyuncuya bağlı olarak sezonu Final Four ile tamamlayan takımımız, bu sezon önceki senenin aksine çok daha dengeli bir kadro kurmuş oldu. Takıma dahil edilen oyuncuların içinde ‘yıldız’ seviyesinde bir ismin olmaması, takım içi dengelerin daha kolay sağlanmasına neden oldu.
NBA’de eline top geldiği zaman resmen panik olan Datome, Obra sayesinde resmen seviye atladı, içeri penetre ederek sayılar buldu ve takıma neredeyse Bjelica kadar katkı sağladı.
Geçen sezon özellikle Top 16 sonrası harikalar yaratan Vesely, yaz döneminde gerçekleşen Eurobasket 2015’in de sağladığı katkılar ile sezona muazzam bir giriş yaptı. Ekpe Udoh ve Pero Antic, gününde oldukları zaman pota altını rakip adına resmen kararttılar.
Geçen sezon tempolu ve heyecanlı maçlar izleten takımımız, bu sezon belki o seviyeye ulaşamadı(belki de ulaşamayacak) fakat eldeki kadro ile sistem oturmaya yakın gözüküyor. Dengeli bir oyun için anlayış ve rotasyon ile Obra’nın Panathinaikos’ta 5 senede kurduğu takımın kopyasını Fenerbahçe Ülker’de sadece 3 yılda yarattığını görebiliyoruz. Elde ‘Süper Yıldız’ olmamasına rağmen özellikle Real Madrid deplasmanında oynanan oyun, sistemin yavaş yavaş oturduğunu ve bütün sezon boyunca hiçbir maçtan kolay kolay kopmayacağımızı gösterdi(Strasbourg gibi istisnai maçlar dışında).
Sezon içi performansa baktığımızda önceki sezona göre daha yavaş tempolu, fakat daha fazla umut veren bir Fenerbahçe var.
Bize de yine tek cümle düşüyor; son topa kadar savaşmaya devam !
Arda Çağatay Genç
1907 ÜNİFEB Cumhuriyet Üniversitesi